Çocuklarda Ayrılık Anksiyetesi
“Çocuğum beni bir an bile bırakmıyor! Tuvalete bile beraber gidiyoruz, gözünün önünden ayrıldığım an çığlığı basıyor!” Bu ve benzeri cümleleri etrafınızdaki ebeveynlerden mutlaka duymuşsunuzdur.
Çocukların anne, baba ya da bakımından sorumlu bakıcı, anneanne gibi sevdiği ve bağlandığı kişilerden ayrılamaması normal bir durumdur; ancak bir yere kadar. Bazen bu bırakamama durumu normalin ötesine geçerek çocuklarda ayrılma anksiyetesi bozukluğu olarak karşımıza çıkabilir.
Peki o sınır nedir? Normal ya da problemli durum arasındaki fark nasıl anlaşılır?
Ayrılık Anksiyetesi / Kaygı Bozukluğu Nedir?
Bir problemi fark edebilmenin birinci koşulu onu iyi tanımaktır. Sorunun ne olduğunu ve detayları bilirseniz belirtileri tanır ve hemen gerekli önlemleri alabilirsiniz.
Ayrılık anksiyetesi/ kaygı bozukluğu nedir sorusu da her ebeveynin cevabını bilmesi gereken sorulardan biridir.
Kaygı bozukluğu, anksiyete bozukluğu ile aynı anlama gelir.
Adından da anlaşılacağı gibi bireyin ev, anne, baba ve bakımından sorumlu kişi ya da kişilerden uzaklaşma fikrinden dolayı duyulan yüksek düzeydeki korku; bireyin sosyal hayatını, psikolojisini hatta fizyolojisini olumsuz etkileyecek düzeyde duyulan normalden fazla kaygı halidir.
Çocuklarda En Çok Hangi Dönemlerde Görülür?
8 ay ile 1,5 yaş arasındaki bebeklerde görülen ayrılma korkusu, dönemin gelişim özelliklerinden biri olduğundan normaldir ve geçici bir durumdur.
3-5 yaş arası çocuklarda okul öncesi eğitime başlarken, 6 yaş üzeri çocuklarda ilkokula başlarken ve ergenlik döneminin herhangi bir döneminde görülmesi normaldir.
Ancak 2 ayı geçmesine rağmen anksiyete semptomlarında hiçbir azalma görülmüyorsa, mutlaka uzman bir psikologdan destek alınmalı ve süreç kontrol altında tutulmalıdır.
Hangi Davranışlar Ayrılık Kaynaklı Anksiyete Bozukluğu Belirtisi Olabilir?
Çocuklarının katiyen kendilerinden uzaklaşmak istememeleri bazı ebeveynler tarafından “Beni çok seviyor ondan bu kadar ağlıyor, bensiz yapamıyor!” diye düşünülüp bunun bir sevgi ölçütü olarak görülmesi en büyük hatalardan biridir.
Bu davranışlar olumsuz bağlanma örneğidir ve ayrılık anında yaşanan krizin anksiyete bozukluğu belirtisi olabileceği göz ardı edilmemelidir. Çocuklarda en sık gözlemlenen anksiyete bozukluğu belirtisi olabilecek davranışlara;
- Sevdiği kişi veya yerden uzaklaştığında onun başına kötü şeyler geleceğine inanması ve bununla ilgili olumsuz senaryolar anlatması,
- Uyumaktan, uyurken bile olumsuz bağlanma yaşadığı kişiden ayrı kalmaktan korkması,
- Anne ya da babasının uzaklaşıp gitmesine sebebiyet vermemek için en sevdiği çikolatayı bile istemeyip, ayrılmaya sebep olacak davranışlardan kaçınması,
- Kreşe ya da okula gitmeyi reddetmesi,
- Kaybolma ve kaçırılmayla ilgili endişe duyması,
- Yüksek kaygı düzeyinin bazen titreme, baş ağrısı, soluk alıp vermede güçlük, yüksek ateş, mide bulantısı, karın ağrısı gibi fiziksel semptomların anksiyete bozukluğu belirtisi olarak ortaya çıkması
örnek verilebilir.
Bağlandığı Kişilerden Ayrılamayan Çocuklarda Kaygı Bozukluğu Tedavisi
Çocuğunuzda ayrılık anksiyetesi bozukluğu belirtilerinden bir ya da daha fazlasının görülmesi; uzaklaşmasından dolayı korku yaşadığı kişi ya da yer ile ilgili travması 8 haftayı geçmesine rağmen hâlâ hafiflemeden devam ediyorsa mutlaka zaman kaybetmeden uzman bir psikoloğa, ihtiyaç halinde bir psikiyatra götürülmelidir.
Kaygı bozukluğu tedavisi zamanında yapılmadığı takdirde çocuk korkuyu genelleyerek başka durum ve nesnelere yansıtarak başka anksiyeteler de geliştirebilir. Bu olasılığın önüne geçebilmek için uzmanlar, genelde aşağıdaki tedavi yöntemlerinden bir ya da birkaçını birden uygulayarak sorunu çözmeye çalışır.
Günümüzde dünyada en çok uygulanan ve kabul gören yöntemlerden biridir. Bilişsel davranışçı yaklaşım, çocuğun davranışlarının sebebinin temelinde duyguların olduğunu ve bir davranışı istendik yönde değiştirebilmek için önce duyguları ve inanç sistemini değiştirmek gerektiğini savur.
Bu temele dayanan bilişsel davranışçı terapi, ayrılık anksiyetesine sebep olan duygularda değişiklik meydana getirerek istenmeyen davranışın ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir kaygı bozukluğu tedavisi yöntemidir.
Sadece çocuğu değil, ailenin diğer üyelerini de sürece dahil eden etkili bir terapi yöntemidir. Aile terapisi ailenin diğer üyelerinin çocuğa bakış açısı, yaklaşımı, ona karşı davranış ve tutumlarıyla ilgili yol gösterir ve tedaviyi etkili bir şekilde destekler.
Çocuklar sorun teşkil eden davranışların çoğu zaman farkında değildir. Yani sağlıksız bir davranış gösteren çocuk, bu eylemin yanlış olduğunu bilmez. Çocuğun, farkında olmadan yaptığı bir eylemi neden yaptığını ve korkularını neyin tetiklediğini ifade etmesini beklemek de doğru olmaz.
Bu yüzden sorunun kaynağına gidebilmek için çocuk gözlem altına alınmalı ve sağlıklı sonuçlar alabilmek için doğal koşullar altında gözlem yapılmalıdır.
Bir çocuğun en doğal davrandığı, kendini açtığı ve duygularını bir arkadaşına, oyuncak bir araba ya da bebeğe yansıtarak belli ettiği ortamlardan biri de oyun zamanıdır. Bu nedenle kaygı bozukluğu tedavisi için en iyi yöntemlerden biri de oyun terapisidir.
BDT, aile terapisi ve oyun terapisinin çocuğunuza yeterli gelmediği vakalarda uzman psikiyatrınız kaygı bozukluğu ilaçları kullanılmasını isteyebilir. Çocuğunuza kullandığınız kaygı bozukluğu ilaçları mutlaka sizin kontrolünüzde verilmeli ve çocuğun ulaşabileceği yerlerde muhafaza edilmemelidir.
Ayrılık Anksiyetesi Tedavisini Desteklemek İçin Ebeveynlerin Yapması Gerekenler
İster bir uzmandan yardım alın ister süreçle kendiniz başa çıkmaya çalışın; ailenin bu süreçte çocuklara yaklaşımı çok önemlidir. Ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuklara bu süreçte;
- Bebeğinizin yorgun ve aç olması kaygı düzeyini artırır, bundan dolayı ayrılık zamanını karnının tok ve yorgun olmadığı zaman dilimlerine denk getirmeye çalışın.
- Sistematik duyarsızlaştırma yöntemini uygulayın. Önce kısa süreli ve kısa mesafeli yerlere gideceğiniz ayrılıklar yaşayın. Sonra ayrı kaldığınız süreyi zamanla biraz daha uzatarak alışmasına fırsat verin.
- Ayrılık anını çok uzatmayın; güle güle deyip, sıcacık bir öpücük verip onu sevdiğinizi söyledikten sonra hemen uzaklaşın. Tekrar tekrar arkanızı dönüp onu rahatlatmak için konuşmalar yapmanız işinizi daha da zorlaştıracak, çocuğun stres düzeyini artıracaktır.
- Durumu fazla dramatize etmeden ona sizin de onu özlediğinizi ancak kısa süre sonra tekrar yan yana olacağınızı anlatın.
- Yokluğunda korku yaşadığı kişi ya da yeri ona hatırlatacak, sevdiği bir nesne ya da oyuncağı yanında bırakın. Bu nesne ona kendisini daha iyi hissettirecek ve ayrılık anksiyetesi semptomlarını azaltacaktır.
- Gideceğiniz yer ve çocuğunuzdan uzakta olacağınız süre ile ilgili asla yalan söylemeyin. Daima dürüst olun. Erkenden, 1 saat içinde geleceğim deyip daha uzun süre uzakta kalmanız o an için durumu kurtarsa da sonrasında çocuğun ayrılık anksiyetesi daha da çok artacaktır.
- Tekrar bir araya geldiğiniz zaman yapacaklarınızla ilgili güzel planlar yapın.
- Çocuğunuzla empati kurun ve bu düşüncelerinden dolayı onu suçlamayın.
- Korkularını artıracak içerikte film, çizgi film ve kitaplardan uzak durun.
Çocuklarda ayrılma anksiyetesi bozukluğu sık görülen bir vaka olsa da çoğu zaman kısa süreli ve belli dönemler arasındaki geçişlerde görülür. Eğer problem zamanla azalmıyor hatta aksine zaman geçtikçe ilerliyorsa zaman kaybetmeden uzman bir doktora götürülmelidir.