Çocuğunuz marketin ortasında kendisi yere atıp ağlamaya, rafları tekmelemeye başlarsa ne yaparsınız? Zaman zaman tüm ebeveynlerin karşı karşıya kaldığı öfke nöbetleri özellikle bazı yaş dönemlerine daha da artar. Çocuk ve Genç Psikiyatristi-Psikoterapist Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya’ya öfke nöbetlerini sorduk.
Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya:
- Çocuklarda olumsuz davranışının üzerinde durmak ve eleştirmektense, olumlu davranışı takdir etmek ilk basamaktır.
- Öfke krizleri gelişimsel dönem özelliklerinden beklenenden daha fazla sayıda ise, çocuk kendisine ve çevresine zarar veriyorsa, uzun süredir geçmiyorsa bir uzmana başvurulmalıdır.
- Çocuk öfke nöbeti geçirirken bu durum karşısında daha da kızgın olmak çocuğa bağırmak, aşağılayıcı sözler söylemek, vurmak veya başka bir fiziksel yolla ceza vermek uygun değildir.
Çocuklarda Öfke Nöbeti Deyince Ne Anlıyoruz? Sebepleri Nelerdir?
Her insan hayatı boyunca pek çok kez öfkelenir. Bu nedenle öfke de mizacı ne kadar yumuşak bile olsa her çocukta görülen bir durumdur. Öfke, bizim çok sık gördüğümüz ve tek bir nedene bağlı olmayan yoğun olumsuz bir duygudur. Bazen de öfke atakları dediğimiz basit bir sinirlenme veya kızgınlık hali ile sınırlı olmayan, kendisine ve çevresine karşı zarar verebilecek derecede abartılı ve yatıştırılamayan davranışlarla görülen yoğun duygusal krizlerdir Örneklersek; istediği verilmeyince başını sinirlenip yerden yere vuran küçük çocuklar, okul kapısında gitmek istemeyip annesine aralıksız bağırıp tekmeler savuran, odasını öfkeyle dağıtarak ağlayan çocuklar…
Bu tanımı ile ele alırsak aslında öfkenin tek bir sebebi olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca her öfke atağının da ciddi bir psikolojik altta yatan nedeni olduğunu da ileri sürmemiz doğru olmaz. İçdenetimin sağlanamaması, olumsuz duygunun uygunsuz ifade edilmesi küçük çocuklardaki öfke nöbetinin en sık nedenlerindendir. Dışsal olarak bakıldığında ise engellenme en sık öfke ataklarını tetikleyen sebeptir. İstediklerinin olmaması, o sıradaki olumsuz duygu ile başedememe öfkelenmenin sebebi olabilir. Yani çocuklar bazen çok mutsuz olduklarında bile bunu öfke atağı ile gösterebilirler veya yoğun kardeş kıskançlığı içerisinde haksızlığa uğradığını da düşünüp öfke atakları gösterebilirler. Ayrıca ailesel etmenler de öfke nöbetlerine sebep olabilir, çünkü çocuk ve ebeveynleri arasındaki ilişkiyi bozabilecek ve çatışmayı arttıracak durumların hepsini sayabiliriz. Bunlar annede depresyon veya kronik hastalık, bakım verme kalitesinde düşüklük, yetersiz ebeveynlik becerileri, kaotik aile yapısı, aile içi şiddet gibi nedenlerdir.
Öfke Nöbetlerine En Çok Hangi Yaş Gruplarında Rastlanıyor?
Öfke nöbetleri her yaş grubu çocukta görülebilecek bir durumdur. Ancak gelişim dönemleri incelendiğinde çoğunlukla 2-3 yaş arası başlayıp 3-6 yaş arası artış gösterdiği ve daha sonra okul döneminde azaldığı ve ergenlik döneminde bu sefer farklı bir görünümle yeniden öfke nöbetlerinin görüldüğünü biliyoruz.
İki yaş bireyselleşme ve bağımsızlaşma dönemidir. Bu nedenle sağlıklı gelişim seviyesi olan çocuklarda genelde iki yaş inatçılık, kontrol kavgası ve karşı olma ile kendini belli etmeye başlar.
Özellikle küçük yaş gruplarında okul öncesi dönemde öfke nöbetleri daha sıktır ve çocukla öfke çalışılması daha zor olduğu için bu dönemde ailelere daha çok yük düşmektedir.
Bebeklik döneminden itibaren özellikle “regülasyon bozuklukları” olarak da adlandırdığımız duygusal süreçleri ayarlama ve içdenetim sorunları sık görülür. Nörobiyolojik olgunlaşması yeterince gelişmediği için küçük çocuklar içdenetimini sağlayamazlar. Buna en güzel örnek çok uykusu gelince huysuzlaşan çocuklar veya acıktığı için ağlayan ancak karnı doysa bile ağlamasını bitiremeyen küçük çocuklar verilebilir.
Öfke Nöbetlerine Karşı Aileler Nasıl Davranmalıdır?
Sözel ifadenin kısıtlı olduğu ve emosyon regülasyonunun henüz gelişmediği küçük yaş gruplarında çocuğa öfke kontrolü öğretilmesi oldukça zordur. Bu durumda öfke nöbetlerine müdahalede özellikle ailelerin tutumu oldukça belirleyicidir. Kısaca 5 “S “diyebiliriz.
Öncelikle çocuk hangi yaşta olursa olsun ebeveynlerin ilk yapması gereken şey “sakinliğin” korunmasıdır. Daha sonra “sabırlı” ve “sebatkar” olarak her öfke atağında hem anne, hem baba, hem de diğer bakımverenlerin benzer tutumu sergilemesi gerekmektedir. Öfkeyi nasıl önleyebiliriz? Bu durumda öncesinde gereken şey elbette koşulsuz “sevgi”dir, bu olmazsa olmaz ebeveyn tutumudur. Yani biz çocuğumuzu odasını topladığı için veya yemeğini bitirdiği için değil, her hangi bir şarta bağlı olmadan severiz ve bunu çocuğumuza da hissettirmemiz gerekir. Tam tersi durumlarda bazen çocuklar en ufak bir şartı yerine getirmediğinde anne-babasının kendisini sevmediğini düşünüp, hatta buna üzülüp veya sevmeyeceğinden korkup daha da şiddetli öfke nöbetleri geçirebilirler. Bir diğeri ise “saygı”dır. Özellikle 2 yaşından itibaren yavaş yavaş anne-babasından özerkliğini ilan eden ve otonomi kazanan çocukların bile en basiti seçim hakkı olduğu ve kendilerini ifade etmekte özgür olduklarına saygı duymamız gerekebilir.
İki-üç yaş arası çocuklar için çocuk davranışlarında belirleyici olan ailesel özelliklerdir. Çünkü her 2-3 yaş arası çocuk dönemsel inatçı olabilir ama yoğun öfke nöbetlerinde çocuk ve ailesi arasındaki çatışmayı incelemek gerekir. Bu dönemde kriz başladı mı kendini durdurma yeteneklerinin sınırlı ve empatinin gelişmemiş olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Yine bu dönem çocukların düzenli uyku ve yemek yeme gibi günlük rutinde önemli yere sahip durumların düzenlenmesine özen gösterilmelidir. İki-üç yaş döneminde tuvalet eğitimi gibi alışkanlıkların kazandırılmasına dikkat ederken de baskıcı olmamaya ve çocukla ciddi çatışmalara girmemeye dikkat etmek gerekir.
Üç yaştan itibaren çocuklar sosyalleşmeyi ve sosyal duyguları- başkalarının ihtiyaçlarını kavramaya başlar, 4 yaş gibi empati becerileri de gelişmeye başlar ancak yine de bu dönem “benmerkezcil” özellikler taşıdığı için çocuklar kendi istekleri noktasında tutturmaya devam edeceklerdir. Bu yaş grubunda ebeveynler çocukların yargılama yeteneklerinin geliştiğini de ele alarak yaklaşmalıdırlar.
Küçük çocukların duyguları hakkında konuşmak öfke nöbetlerine uygulanabilecek bir yaklaşımdır. Yani çocuğun yaşadığı olumsuz duygu, üzüntü, kızgınlık, kırgınlık, korku, sıkıntı veya başka bir duygu olabilir. Bu durumda ebeveyn olarak yaşanan olayda senaryoya en uyan duyguyu çocuğa sunmak ve çocuğun duygusunu tanımasının sağlanması öfke nöbetlerini azaltabilir.
Çocuklarda olumsuz davranışının üzerinde durmak ve eleştirmektense, olumlu davranışı takdir etmek ilk basamaktır.
Ne Zaman Bu Konuda Bir Uzmandan Yardım Alınması Gerekir?
Öfke krizleri gelişimsel dönem özelliklerinden beklenenden daha fazla sayıda ise, öfke nöbetlerinin şiddeti yoğun ise yani kendisine ve çevresine zarar vermesi oluyorsa, uzun süredir geçmiyorsa, ev dışında kreş-anaokulu gibi diğer ortamlarda da görülüyor ve sorun teşkil ediyorsa aileler vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Bazen erken başlangıçlı dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, yoğun dürtüsellik, bağlanma bozukluğu, karşı olma karşı gelme bozukluğu, duyu bütünleme ile ilgili yaşanan zorluklar, çocukluk depresyonu veya altta yatan otizm, zihinsel işlevlerde gerilik gibi gelişim sorunları, pek çok psikiyatrik bozukluk öfke nöbetlerine yol açar. Bu durumda özellikle çocuk psikiyatrisine başvurmak gerekir.
Ailelerin Bu Konudaki Yanlış Tutumları Nelerdir?
Sakin ve serinkanlı yaklaşmamak en yanlış tutumların başında gelir. Çocuk davranışlarını yönetirken yani bir disiplin sağlanmaya çalışılırken cezalandırıcı yaklaşımlar en sonlarda yer almaktadır. Bu en son basamağı çocuğun duygusunu, yaşanan hangi olayın sonucunda öfke krizi olduğunu anlamadan hemen uygularsak öfke nöbetleri daha da içinden çıkılamaz bir hal alır. Yanlış zamanda veya sık sık cezalandırmak uygun değildir.
Çocuk öfke nöbeti geçirirken bu durum karşısında daha da kızgın olmak çocuğa daha da şiddetli bağırmak, aşağılayıcı sözler söylemek, vurmak veya başka bir fiziksel yolla ceza vermek uygun değildir. Bazen aileler “sevmiyorum seni”, “beni hasta ediyorsun”, “git başka ailenin çocuğu ol” gibi ve buna benzer sözleri gerçeklik payı olmasa da sarf edebilirler. Bu da duygusal istismarın bir türüdür ve çocuk bunlar karşısında daha da travmatize olup ciddi öfke atakları tetiklenebilir. Ayrıca çocuk-ebeveyn arası güvenli bağlanmaya dayalı ilişki sarsılır, bu da erken dönemde olumsuz bir yansıması olmasa da ergenlik dönemi gibi ebeveynler ile ayrışmasının ve zıtlaşmanın belirgin olduğu gelişim döneminde sorunları alevlendirebilir.
Bir diğer nokta ise “tutarsız” tutumlardır. Bir davranış karşısında hem anne hem baba benzer şekilde tepki vermelidir. Yine tutarlılık duruma bağlı olmamalıdır. Örneğin dün ebeveyn olarak keyfimiz yerinde iken hoş gördüğümüz öfke nöbetinin bir benzeri bugün de yaşandığında yorgun olduğumuz için aşırı tepkisel yaklaşmamız doğru değildir. Kendi davranışımız da tutarlılık içermelidir. Zaten duygularını düzenlemekle ilgili dengesizliği olan çocuğumuzu en iyi örnek ve en güzel desteği “sebatkar-tutarlı ve sabırlı” olarak sağlayabiliriz.
Çocuk sağlığı ile ilgili tüm makalelerimiz ulaşmak için tıklayın!
Çocuk Sağlığı – https://www.bebek.com/cocuk/cocuk-sagligi/