Doğum sonrası depresyonu, majör depresyon semptomlarının doğumdan sonraki dört hafta içinde ortaya çıkışı ile yaşanan bir duygu durum bozukluğudur.
Semptomlar çökkün duygu durum, ilgi kaybı ve hayattan zevk alamama, yeme bozukluğu ile kiloda değişim, uyku bozukluğu, hareketlerde yavaşlama, enerji düşüklüğü, değersizlik hissi ve/veya suçluluk duygusu, odaklanamama ve intihar/ölüm düşüncelerini içerir. Bu semptomların en az iki hafta sürmesi ile teşhis konulur. Genellikle kaygı bozukluğu eşlik eder.
Annelik Hüznü ile Doğum Sonrası Depresyonunun Farkı Nedir?
Birçok anne doğumdan sonra üzgün ya da yorgun olduğu, kilosunda ve uyku düzeninde değişikliklerin olduğu dönemlerden geçer. Genellikle doğum sonrası ilk iki hafta boyunca gözlenen ve sonra çözülen bu duruma “annelik hüznü” adı verilmektedir.
Bu dönem annenin sebebini anlamlandıramadığı ağlamalarının olduğu, aşırı duygusallık yaşadığı bir dönemdir ve hormonal değişikliklerle beraber toplumdaki yeni rolünün hissettirdiği baskı veya endişeden kaynaklanır.
Annelik hüznünde anneler yukarıda belirttiğim durumları yaşar ancak intihar düşünceleri taşımazlar ve zorlansalar da bebeklerine bakım verebilirler.
Örnek olarak uyku düzenine bakarsak, annelik hüznünde annenin uyku düzensizlikleri yaşamasına rağmen bebeği uyuduğunda uyuyabildiğini görürüz.
Doğum Sonrası Depresyonunda ise anne bebeğe bakım veremez, öyle ki bebeğin yanında bile olmak istemez ve bundan dolayı suçluluk hisseder. Hepsinden önemlisi, majör depresyonda olduğu gibi ölüm düşünceleri baskındır.
Doğum sonrası geçiş döneminin zorluklarını ve yaşanan duygusal değişimleri Doğum Sonrası Depresyonu ile karıştırmamak önemlidir. Geçiş dönemi zordur ancak bu her zaman depresyonda olduğunuz anlamına gelmez.
Doğum Sonrası Depresyonunun Nedenleri Nelerdir? Risk Faktörleri Nelerdir?
- 20 yaş öncesi doğumlar
- Madde kullanımı
- Ailede mental rahatsızlık geçmişi
- Hamilelik sırasında yaşanan stresli durum
- Evlilik problemleri
- Zayıf sosyal destek
- Planlanmamış hamilelik
- Düşük geçmişi
- Annenin kendi annesi ile zayıf ilişkiye sahip olması
- Düşük gelir
- Zorlu doğum
- Hormonel değişiklikler
- Yeni doğan bebeğin bakım stresi
- Yaşanan rol değişikliği
- Süt gelmemesinin oluşturduğu stres*
Doğum Sonrası Depresyon, Annelik Hüznü Nedir? Lohusalık Dönemi Nasıl Atlatılır? Konulu videomuzu izleyebilirsiniz.
Doğum Sonrası Depresyonu Nasıl Tedavi Edilir?
Doğum Sonrası Depresyonun (DSD) erken teşhisi ve tedavisi oldukça önemlidir çünkü hem anne-bebek ilişkisini hem de bebeğin gelecek yaşantısında depresyon ve anksiyete (kaygı bozukluğu) riskini etkiler.
Süreç destek almadan ve bilinçlenmeden ilerlerse, Doğum Sonrası Depresyon anne ve partnerinin ilişkisi üzerinde de olumsuz ve zedeleyici etkiye sahiptir.
DSD’nin tedavisinde depresyonun diğer türleri gibi ilaç tedavisi, terapi, ilaç tedavisine eşlik eden terapi veya alternatif ikincil tedaviler kullanılmaktadır.
İlaç tedavisinin gerekli olup olmadığını doktorunuz size söyleyecektir ancak belirtmek gerekir ki emzirdiği için ilaç tedavisini tercih etmeyip sadece terapi gören annelerde başarılı anlamda iyileşme görülmüştür.
Özellikle Kişilerarası Terapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi DSD üzerinde oldukça etkilidir. Çift terapisi de baş etme süreci için faydalı olacaktır. İkincil tedavi olarak, egzersiz, akupuntur, masaj ve gün ışığı alımı (ışık terapisi) önerilmektedir.
Doğum Sonrası Depresyonunu Nasıl Atlatırım?
Yapılan birçok çalışmada Doğum Sonrası Depresyon ile baş etmede en önemli faktörlerden birinin sosyal destek olduğunu görmüşlerdir. Öyle ki annenin çevresindeki sosyal destek ağı, DSD üzerinde önleyici bir etkiye sahiptir.
Sosyal destek anne için koruyucu faktördür.
Sosyal destek sağlandığında hem anne ve bebeğin fiziksel sağlığı hem de annenin psikolojik iyi oluşu olumlu yönde etkilenmektedir. Hamilelik sürecinde çevresinden sosyal destek alan annelerin doğumunun dahi daha kolay geçtiği öne sürülmektedir.
Değer Güvencesi ve Güvenilir İttifak sosyal desteğin Doğum Sonrası Depresyon ile baş etmede en önemli iki ögesidir.
Milgrom ve meslektaşlarının 2019 yılında yayımladığı bir çalışmada sosyal desteğin bu iki ögesinin DSD ile baş etmedeki önemi ortaya konulmuştur.
Değer Güvencesi
Annenin yetenek ve becerilerinin görülmesi ve onlara değer verilmesidir. Anneliğe geçiş döneminin zorlukları göz önüne alındığında, annenin becerilerinin tanınması ve bunun tanınmasının anne tarafından hissediliyor olması olumlu etkiye sahiptir.
Güvenilir İttifak
Annenin yaşadığı zor bir durumda yanında birilerinin olacağına inanması ve güven duymasıdır. Bebek bakımı sırasında sosyal ağın pratik desteği de güvenilir ittifaka sahip olmanın bir göstergesidir. Bu iki bileşen doğum sonrası depresyon ve kaygı ile baş etmede oldukça büyük önem taşır.
Sosyal desteğin en hayati olduğu dönem ise özellikle hamileliğin son 3 ayı ve doğumdan sonraki ilk 6 aydır.
Tüm bunlara bakıldığında DSD’nin ilaç tedavisi, terapi, ilaç tedavisine eşlik eden terapi, egzersiz, akupuntur, masaj, günışığı alımı (ışık terapisi) ve sosyal destek gibi farklı bileşenlerle aslında tedavi edilebilecek ve aşılacak bir duygu-durum bozukluğu olduğunu görüyoruz. Burada önemli olansa, vaktinde teşhis edilebilmesi.
Herkesin en mutlu olmanız gerektiğini düşündüğü anda sesinizi çıkarıp yaşadığınız ümitsizliği, isteksizliği, kaygıyı ve mutsuzluğu dile getirmek kolay olmayabilir.
Ama gücünüzü toplayıp yardım istediğiniz anda, Doğum Sonrası Depresyonu’nun baş edilebilir ve atlatılabilir bir durum olduğunu siz de göreceksiniz. Önemli olan ilk adım ve bu makaleyi okuyarak ilk adımı atmış gibisiniz.
Merak Ediyorsanız;
“Neden Doğum Sonrası Depresyonu?”
Tüm bu sürece baktığımızda aklınıza, anne-bebek ilişkisi ve annenin bebeğe verdiği bakım insan soyunun devam etmesi için hayati önemde iken annenin neden böyle bir depresyona girme riski olduğu gelebilir.
En nihayetinde bakım veren depresyonda iken, yeni doğan bir bebek doğada bu şartlar altında hayatta kalamayacaktır ve bu da ırkın devamlılığı için negatif yönde bir etkidir.
Evrimsel psikoloji bu durumu şöyle açıklıyor: Dişi atalarımız bir bebeğe bakım verirken, bebeğin hayatta kalma ve tekrar üreme ihtimalini de aslında gözetirlerdi. Sosyal desteğin az olduğu, partnerin olmadığı durumlar bebeğin daha zayıf bakım alacağı, belki de bundan dolayı zaten hayatta kalamayacağı için o zamana kadar anne tarafından harcanan kaynakların da boşa gideceği anlamına geliyordu.
Bu duruma bakıldığında, kaynaklarını hayatta kalma şansı az olan bebeklerine değil de fazla olan bebeklerine harcayan annelerin genlerinin bir sonraki nesle aktarılması oranının fazla olduğu ve bundan dolayı da bugün popülasyonda hala varlıklarını bu yüzden devam ettirebildikleri çıkartılmaktadır.
Doğum sonrası ile ilgili daha fazla içerik için: https://www.bebek.com/dogum-sonrasi/
Referanslar
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
Collins, N.L., Dunkel-Schetter, C., Lobel, M. & Scrimshaw, S.C.M. (1993). Social support in pregnancy: Psychosocial correlates of birth outcomes and postpartum depression. Journal of Personality and Social Psychology, 65, No.6, 1243-1258
Friedman, S.H. & Resnick, P.J. (2009) Postpartum depression: An update. Women’s Health, 5(3), 287- 295
Hagen, E.H. (1999). The functions of postpartum depression. Evolution and Human Behavior, 20, 325-359
De Magistris, A., Carta, M. & Fanos, V. (2013). Postpartum depression and the male partner. J Pediatr Neonat Individual Med., 2(1), 15-27
Milgrom, J., Hirshler, Y., Reece, J., Holt, C. & Gemmill, A.W. (2019). Social support—A protective factor for depressed perinatal women? International Journal of Environmental Research and Public Health, 16, 1426
Patel, M., Bailey, R.K., Jabeen, S., Ali, S., Barker, N.C. & Osiezaghha, K. (2012). Postpartum depression: A review. Journal of Health Care for the Poor and Underserved, 23, 534-542
Rondon, M.B. (2003). Maternity blues: Cross-cultural variations and emotional changes. Primary Care Update for OB/GYNS, Vol.10, Num.4
Psikolog Maide Çelikarslan