Doğumlar hakkında merak ettiğiniz tüm soruları, Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Suat Dede yanıtlıyor.
1. Normal doğum nedir?
Normal veya vajinal doğum, doğum ağrıları ile birlikte gerçekleşen rahim ağzındaki açılma sonrasında bebeğin doğum kanalından geçerek doğmasına verilen isimdir. Belirli aralıklarla gelen ve doğuma yakın sıklığı artan rahim kasılmaları ile bebek rahim içinde yerleştiği yerden doğum kanalına doğru itilir ve vajinayı geçerek dünyaya gelir. Bebeğin doğumunu takiben, plasenta da (bebeğin eşi) aynı şekilde vajen yolu ile doğar.
Normal bir doğum ortalama olarak 14-22 saat arasında sürmekle birlikte, daha kısa veya uzun süreli doğumlar bildirilmiştir. Bebeğin doğumu esnasında vajinada yırtılma olmaması için epizyotomi adı verilen bir kesi yapılabilir. Ayrıca günümüzde çok nadir uygulansa da, bebeğin doğumuna yardımcı olmak amacıyla vakum veya forseps adı verilen özel aletler kullanılabilir.
2. Normal doğumun anne ve bebek için avantajları nelerdir?
Her ne kadar normal doğum daha uzun sürse de, annenin doğum sonrası daha hızlı toparlanması ve daha kısa hastanede kalış süresi vajinal doğumun en önemli avantajları arasındadır. Ayrıca annenin bebeği ile daha erken teması ve emzirmenin daha erken dönemde başlaması da normal doğumun diğer avantajları arasında sayılabilir. Vajinal doğum esnasında bebek doğum kanalından geçerken, bebeğin akciğerlerinde bulunan sıvıların dışarı atılması daha kolay olduğundan doğumu takiben solunum problemi yaşanma olasılığı daha düşüktür. Ayrıca, bebeğin annenin doğum kanalından geçerken maruz kaldığı bazı faydalı mikroorganizmalar bağışıklık sisteminin erken evrede gelişmesine ve bebeğin bağırsaklarının korunmasında faydalıdır. Normal doğumun tıbbi avantajları arasında ise doğum sonrası kanama nedeniyle rahim alınmasının daha az olması ve doğuma bağlı anne ölümlerinin daha düşük oranlarda olması sayılabilir.
3. Telkin yöntemiyle ağrısız normal doğum nasıl gerçekleşir?
Telkin yöntemiyle doğum (hypnobirthing), doğuma yardımcı olarak hipnoterapinin kullanılmasıdır. Telkin yöntemiyle doğumun amacı doğum korkusu ve buna bağlı olarak gelişen stres ve ağrının ortadan kaldırılmasıdır. İlk kez 1930’lı yıllarda ortaya atılan bir teoriden ilham almış olmakla birlikte, ancak günümüzde daha sık kullanılan bir teknik haline gelmiştir.
Her ne kadar hipnozun tedavide kullanılması oldukça tartışmalı olsa da, telkin yönteminin toplam doğum süresini azalttığı, sezaryen oranlarını düşürdüğü, doğum ağrılarını ve dolayısıyla ağrı kesici veya epidural anestezi ihtiyacını azalttığı, doğumun daha kolay ve konforlu olmasını sağladığı ve sonuç olarak doğum deneyiminin hem anne, hem de yakınları tarafından daha tatminkar bulunduğunu göstermektedir.
Telkin yöntemi ile doğumda annenin kendi vücut özelliklerini anlaması ve zihninin doğum hakkında olumlu öğeler ile dolması sağlanır. Bu pozitif etki, anne adayında doğuma karşı var olan korku ve endişenin azalmasına, dolayısıyla gerginliğin ve bunun oluşturduğu ağrının ortadan kalkmasına neden olur. Telkin sırasında verilen tavsiyeler ile annede, onun kendini iyi hissetmesini sağlayacak endorfin ve serotonin gibi hormonların seviyesinin artması sağlanır. Bu hormonların da etkisi ile anne gevşer ve daha az ağrı hisseder.
4. Sezaryen doğum nedir?
Sezaryen doğum rahime yapılan bir cerrahi kesi ile bebeğin karın yolu ile doğurtulmasıdır. Normal doğumdan farklı olarak bebeğin doğum kanalından geçmesi gerekmez. Sezaryen doğum ağrıları başladıktan sonra veya ağrılar başlamadan yapılabilir.
Sezaryen bir ameliyat olduğundan işlemin gerçekleştirilmesi için anestezi uygulanmalıdır. Sezaryen genel anestezi, spinal anestezi veya epidural analjezi ile gerçekleştirilebilir. işlem genellikle 30-60 dakika arasında sürer ve günümüzde anne ve bebek için son derece düşük bir risk ile uygulanmaktadır.
5. Hangi durumlarda sezaryen doğum tercih edilmelidir?
En sık sezaryen nedeni daha önce sezaryen ile doğum yapılmasıdır. Bununla birlikte, ilk kez gerçekleştirilen sezaryenlerin en sık nedeni bebeğin doğum kanalından geçerken ilerlemenin herhangi bir nedenle duraksaması ya da bebeğin veya anne hayatının risk altında olmasıdır.
Bununla birlikte mutlaka sezaryen uygulanması gereken durumlar arasında bebeğin annenin doğum kanalından geçemeyecek kadar iri olması (özellikle 4000 g üzerindeki bebeklerde bu risk mevcuttur), bebeğin eşinin doğum kanalını kapatması (plasenta previa), bebeğin kordonunun önde gelmesi veya kordon sarkması, bebeğin baş geliş olmayıp ayaklarının önde olması ya da yan geliş olması (makat gelişler de sıklıkla sezaryen ile doğurtulmaktadır), doğum esnasında rahmin yırtılması veya bebeğin eşinin doğum gerçekleşmeden yapıştığı rahim duvarından ayrılması (dekolman plasenta) sayılabilir.
Bununla birlikte anne isteğine bağlı olarak sezaryen uygulaması (elektif sezaryen) uzun süredir tartışılan bir noktadır. Kimi hekimler anne isteğinin tıbbi karar aşamasında göz önünde bulundurulmamasını savunurken, bazı doktorlar ise kadının kendi doğum şekline karar verebilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak anne isteği ile sezaryen yapılmasının günümüzdeki sezaryen oranlarındaki artışa ciddi bir katkısı olduğu bilinen bir gerçektir.
6. Sezaryen doğumun sakıncaları nelerdir?
Sezaryen doğum sonrasında anneler tipik olarak daha uzun süre hastanede kalmaktadır (en az 2 gün). Hastaneden çıktıktan sonra toparlanma süresi de vajinal doğuma oranla daha uzundur. Ayrıca normal doğum ile kıyaslandığında ağrı şiddeti daha fazladır ve özellikle kesi yerinde belirgin ağrı hissedilir. iyileşme sürecinde rahatsızlık hissi daha belirgindir ve özellikle yara yerinde hissizlik olasıdır.
Sezaryen doğumlarda normal doğuma oranla yaklaşık olarak 2 kat fazla kanama olur ve enfeksiyon riski de normal doğuma oranla daha yüksektir. Her ne kadar normal doğumlarda doğum kanalına bebeğin zarar vereceği düşünülse de, sezaryen sırasında mesane ve bağırsak gibi organların hasarlanabileceği unutulmamalıdır.
Sonuçta sezaryen bir ameliyat olduğu için her ameliyatta ortaya çıkabilecek riskler sezaryen için de geçerlidir. Bunlar arasında anesteziye ait sorunlar, işlem sonrası karın içinde meydana gelebilecek yapışıklıklar ve bunlara bağlı gelişen sorunlar (kısırlık, dış gebelik), damar içi pıhtılaşma ve pıhtının hayati organlara atılmasına bağlı riskler (felç ve solunum yetmezliği) sezaryen sonrasında ortaya çıkabilir.
Ayrıca bir kez sezaryen ile doğum gerçekleştiğinde sonraki doğumların büyük ihtimalle tekrar sezaryen ile yapılması gerektiği ve tekrar gebelik olduğunda bebeğin eşinin doğum kanalını kapatacak şekilde öne yerleşmesi (plasenta previa) veya rahim yırtılması (uterus rüptürü) olabileceği de unutulmamalıdır.
7. Sezaryen doğumda epidural analjezi tercih edilmeli midir?
Epidural anestezi doğum sırasında ağrı kontrolü amacıyla en sık tercih edilen yöntemdir. Epidural anestezi ile vücudun sadece bel altında kalan bölgesinde ağrı duyusu ortadan kaldırılır. Bu işlem için lokal anestetik adı verilen ilaçlar bel bölgesinden yapılan bir iğne ile omurilik çevresindeki bir alana özel bir ince boru (kateter) yardımıyla verilir ve ilaç yapılan bölgenin altında kalan alanlarda ağrı duyusu ortadan kaldırılır. İlacın etkinliği azaldığında veya ihtiyaç duyulduğunda ek doz, yerleştirilen kateter aracılığı ile tekrar verilebilir.
Epidural anestezi için doğum ağrılarının hissedilmemesi en önemli avantajıdır. Böylece doğum ağrılarının getireceği rahatsızlık hissi ortadan kalktığından, daha olumlu bir doğum deneyimi ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte anne adayının bilinci açık ve aktiftir; bu da doğumun her evresine katılmasına ve doğum sonrasında hemen bebeğini emzirmesine katkıda bulunur. Ayrıca doğumun getirdiği rahatsızlık ve yorgunluk hissi daha az olacağından özellikle uzun doğum eyleminde annenin güçlü kalmasına yardım edecektir. Doğumun sezaryenle yapılması durumunda ise ek bir anestezi yapılmasına gereksinim de olmayacaktır.
Bununla birlikte sezaryen ile doğumun gerçekleşeceği durumlarda epidural anestezi konusunda tercih anestezi doktoru, doğum hekimi ve anne arasında karar verilmesi gereken bir durumdur. Her anestezi şeklinde olduğu gibi epidural anestezinin de riskleri vardır. Epidural anestezinin en belirgin riski ani kan basıncı düşmesidir ki kan basıncının düşük olduğu hastalarda işlem öncesinde hastanın serum ile desteklenmesi gereklidir. Ayrıca uygun teknik ile yapılmadığında anne için bir kabus olabilecek baş ağrılarına da neden olabilmektedir. Epidural anestezi sonrası kalıcı sinir hasarı oldukça nadirdir; bu nedenle bu konuda tedirgin olmaya gerek yoktur. Ancak epidural anestezi uygulamasını takiben emzirmeye daha geç başlanmaktadır ki, bu durum özellikle vajinal doğumlar sonrasında sorun olabilmektedir.
8. Suda doğum nedir?
Suda doğum, içi ılık su ile dolu, doğum için özel olarak hazırlanmış bir küvet veya kap içinde doğumun gerçekleştirilmesidir. Bazı anne adayları sadece doğum ağrıları sırasında su içinde kalmayı tercih ederken, bazıları ise doğumu da su içinde yapmaktadır.
Suda doğumun ardındaki mantık, bebeğin zaten 9 ay içi sıvı dolu bir ortamda bulunduğu ve tekrar benzer bir ortamda dünyaya gelerek daha az stresli bir deneyim yaşayacağı düşüncesidir. Günümüzde artan sayıda doğum hekimi ve ebe suda doğumun, doğum ağrıları ve doğumun getirdiği stresi azalttığına inanmaktadır.
9. Suda doğumun faydaları nelerdir?
Ilık suyun yatıştırıcı ve rahatlatıcı bir etkisi vardır. Doğum ağrılarının sıklaştığı evrede ılık su anne adayının enerjisinin artmasına destek olur. Ayrıca suyun kaldırma etkisi annenin ağırlığını azaltarak daha rahat hareket etmesini, kan dolaşımını artırarak rahim kasılmalarının daha etkin ve daha ağrısız olmasını ve bebeğin daha fazla oksijen almasını sağlar. Tüm bu olumlu etkileri ile anestezi ve ağrı kesici ihtiyacını azaltır. Yapılan bazı çalışmalarda suda doğum yapan kadınlarda epidural anestezi ihtiyacının daha az olduğu gösterilmiştir. Ayrıca, ılık su anne adayının stres nedeniyle yükselmiş olan kan basıncının azaltılmasında da etkilidir.
Ilık su anne adayının doğum ağrılarını çektiği sürenin kısalmasında faydalı olabilmektedir. Ayrıca, doğum kanalının yumuşamasına ve doğum sırasında meydana gelebilecek yırtılmaların azaltılmasında veya epizyotomi ihtiyacının azaltılmasında da etkin olabilir. Suda doğumun sezaryen oranlarının azaltılmasında fayda sağladığı bilinmektedir. Ayrıca doğum sonrasında ortaya çıkabilecek idrar kaçırma problemlerini de azaltmaktadır.
Suda doğum anne ve bebeğin enfeksiyon riskini artırmadığı gibi, bebeğin doğumdan hemen sonraki durumu üzerine olumsuz bir etki meydana getirmez.
10. Suda doğumun riskleri var mıdır?
Günümüzde birçok tıbbi kuruluş suda doğumu alternatif doğum yöntemlerinden biri olarak kabul etse de, istisnasız bir şekilde suda doğumun sadece sorunsuz geçen bir gebelik sürecinden sonra uygulanabileceğini söylemektedir. Bu konudaki veriler henüz çok az olduğundan teorik olarak olumlu birçok etkisi bulunsa da suda doğum hala deneysel olarak kabul edilmektedir.
Suda doğum bazı durumlarda ise anne ve bebek açısından risk oluşturabilmektedir. Eğer annenin doğum kanalında veya doğum kanalı çıkışında herpes (uçuk) enfeksiyonu mevcutsa bu enfeksiyon su ile çok rahat bulaşabileceği için suda doğum uygun değildir. Ayrıca anne adayında diğer vajinal enfeksiyonların bulunması, aşırı kanama varlığı, bebeğin makat geliş olması, çoğul gebelik (ikiz) veya erken doğum mevcut ise suda doğumun tercih edilmemesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Annede ciddi tansiyon yüksekliği veya bebeğin ilk kakasını (mekonyum) rahim içinde yapmış olması durumunda da suda doğum tercih edilmez.