İsmail Hacıoğlu ve Ailesi İle Röportaj Yaptık!
Yemin’in gelişiyle hayatımız tamamlandı!
-
Duygu Hanım, hamile olduğunuzu ilk ne zaman öğrendiniz?
Duygu Hacıoğlu: Yemin’e hamile olduğumu bir iş toplantısında öğrendim, çok acayipti. Çok ciddi bir toplantıydı, yüzüm bembeyaz oldu. Koşarak çıktığımı hatırlıyorum İsmail’e doğru. Ona söylerken “grip oldum” gibi normal şekilde, “hamileyim galiba” dedim; onun ilk cümleleri ise, “emzik almamız lazım, bebek arabası almamız lazım” oldu.
-
Hamilelik dönemi nasıldı?
Duygu Hacıoğlu: Hamileliğim müthiş geçti. 15 yıl boyunca dans etmiştim, aynı zamanda spor yapıyordum; dolayısıyla fiziksel olarak da manevi olarak da çok iyi bir dönemdi. Hamilelik öncesinde de, sonrasında da annelere büyük destek gerekir; İsmail bu konuda muhteşem birisiydi. Bana o kadar destek oldu ki… El üstünde tuttu beni.
İsmail Hacıoğlu: Bir de bana sor. Annelerin yaşadıklarının yanında bizim anlatacaklarımız ıvır zıvır olur, esamemiz okunmaz. Doğuma girdim, Yemin’i gördüğümde ağlıyordu; sonra Duygu’nun yanına koydular, sustu. Dedim, “E ben?” Onlar başlamış zaten mevzuya, babalar biraz daha arkadan geliyor tabii. İçinde bir şey taşıyorsun ve aralarında bir bağ oluyor, biz bunu erkek tarafı olarak dışarıdan takip ediyoruz. İlk altı ay çok zordu benim için. Alışma devresi, sürekli kontrol ediyorsun nefes alıyor mu diye.
Duygu Hacıoğlu: Benim için aslında kötü bir tecrübe değildi. İyi ki de İsmail’in işi olmuş diyorum. İsmail’in olmaması biraz benim için şans oldu, çünkü ben Yemin’le tek başıma kaldım. Ne anne ne vardı ne de başka biri, o zaman yardımcım da yoktu. Bakışa bakışa Yemin’le aramızda bir bağ oluştu.
İsmail Hacıoğlu: Ben onun için şimdi eğlenceyim, fırıldak bir adam gibi gözüküyorum.
Duygu Hacıoğlu: Benimle oynarken mesela daha dikkatli ama İsmail oyun arkadaşı.
Hamilelik öncesinde de, sonrasında da annelere büyük destek gerekir; İsmail bu konuda muhteşem birisiydi. Bana o kadar destek oldu ki…
-
Yemin’in çok güzel bir adı var, nasıl karar verdiniz?
Daha ilk tanıştığımız dönemde bile çocuk konusu geçtiğinde, ben Yemin’i söylemiştim İsmail’e.
O da, “Ne kadar enteresan bir isim, nerden buldun onu” dedi. Bir yerde okumuştum, dünyada az olan isimler diye ve aynı zamanda uluslararası da bir isim. Bir de anlamını çok seviyorum, bizimle de çok bağdaştı. Ben söyledim, İsmail çok beğendi, içimize çok sindi, yemin oldu.
İsmail Hacıoğlu: Aramızda baya esprisini de yaptık. Hastanede kapıya yapıştırdık Yemin diye, sonra dedik ki, “Son dakikada bir sürpriz oluyormuş, erkek geliyormuş, y’yi sökeriz”. Kardeşi olsa Emin mi koysak acaba?
-
Klasik bir sorudur, laf açılmışken onu da soralım o zaman. Yemin’e kardeş düşünüyor musunuz?
İsmail Hacıoğlu: Çocuk denen şey çok büyük bir sorumluluk, biz bir tanesinin önce bir hakkını verelim. Ben ne eşimden böyle bir şey bekleyebilirim, isteyebilirim ne de kendimden. Düşündüğümde göğsüm daralıyor, ay dur diyorum. Belki birazzaman geçtikten sonra ama şu an için ikimiz de tek çocukta karar kıldık.
Duygu Hacıoğlu: Ben evlenmeden önce, evlenir evlenmez üç çocuk beş çocuk yaparım diye düşünüyordum.
İsmail Hacıoğlu: Ben de aynıydım, kalabalık aile seviyorum, İtalyan filmlerindeki gibi olacağım diyordum.
Duygu Hacıoğlu: Ben de öyleydim, hala da seviyorum. Ama çocuk doğurduktan sonra hayatım değişti. Hiç
öyle bir şey değilmiş, ağzımdan çıkan tek bir şey var: Allah Yemin’i korusun, uzun ömür versin, olmayanlara versin. Çünkü Yemin için gerçekten çok iyi bir gelecek hayal ediyoruz.
İsmail Hacıoğlu: Biz onu kurmanın peşindeyiz.
-
Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz Yemin için?
İsmail Hacıoğlu: İnsan en iyisini istiyor, onu nasıl mutlu olacaksa olsun.
Duygu Hacıoğlu: Ne iş yapacaksa en iyisini yapsın tek hedefim o. Babası da ben de iş hayatımızda hep en iyisini yapmaya çalıştık, o yüzden o da ne olacaksa hayatta en iyi şekilde yapsın. Ben de bunun için elimden gelen her şeyi yaparım.
-
Bir de çocuklar için bir projeniz var Ayla filminin ekibiyle, ondan da bahsedebilir misiniz?
Ayla filmini hazırlayan ekip ve UNICEF’in ortak çalışmasıyla bir proje gerçekleştiriyoruz. Dünyadaki 28 milyon savaş mağduru çocuğun 1.500.000’u Türkiye’de yaşıyor ve bunların barınması, eğitime, yaşam kalitelerinin yükselmesi
için para topluyoruz. ‘AYLA’ yazıp 3005’e yolladığınızda, savaş mağduru çocuklar için 10 lira bağışlamış oluyorsunuz. Böyle projelerin içinde daha fazla olmayı da ben şahsen çok istiyorum.
-
Hazır mesleklerden bahsederken, size dönmek istiyorum İsmail Bey. Yemin’in doğduğu dönemde siz de Ayla’nın çekimlerine başladınız. Baba olmak rolünüzü nasıl etkiledi?
İşimi çok kolaylaştırdı. O yüzden de diyorum, Yemin’in gelişiyle her şey değişti diye hayatımda. Yemin’in varlığı çok destek oldu bana bu süreçte. Süleyman amca’nın başına geldiğinde 23 yaşındaymış ve baba değilmiş. Empati kurduğumda, işim gereği aslında bir evlada ihtiyacım yok yakalamak için ama evladımın olması işimi çok kolaylaştırdı.
Duygu Hacıoğlu: Mesela filmde bir sahne var, kartopu oynu yorlar. İsmail “Yavaş yavaş, kız var orada” diyor.
Ben anlıyorum ki, o İsmail’in kendi repliği aslında doğaçlama söylemiş onu.
İsmail Hacıoğlu: Tabii canım yazılan bir şey değil.
Duygu Hacıoğlu: Eve gelince dedim ki, “o sensin, yakaladım.
Ayla filmini hazırlayan ekip ve Unicef’in ortak çalışmasıyla savaş mağduru çocuklar için bir proje gerçekleştiriyoruz.