Hayatlarını birleştirmeye karar veren hemen hemen her çift, ilişkilerini bir bebekle taçlandırmak ister. Bazıları korunmasız cinsel ilişkinin ardından kısa bir süre sonra gebe kalsa da bazı çiftler için süreç daha uzun, yorucu ve stresli olmaktadır. Günümüzde olumsuz çevre koşulları, sağlıksız beslenme, gündelik hayatın stresi gibi birçok çevresel faktör ve genetik aktarım çiftlerin anne baba olmasını zorlaştırmakta, hatta bazen imkânsız kılmaktadır.
Neyse ki zamanla çevre koşulları kötüleşse de teknoloji gelişmekte ve bu gelişmeler tıp alanında birçok yeniliği de beraberinde getirmektedir. Bu yeniliklerden biri olan mikroenjeksiyon anne ve baba olmak isteyen çok sayıda çifte umut olmuştur.
Mikroenjeksiyon Nedir?
Çocuk sahibi olmak isteyen ve doğal yollarla olamayan birçok çiftin umut kaynağı olan mikroenjeksiyon nedir? Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle üremenin nasıl gerçekleştiği ile ilgili bilgi edinmekte fayda var.
Üremenin temelinde döllenme vardır. Döllenme dişi ve erkek üreme hücrelerinin kadının yumurta kanalında bir araya gelerek çekirdeklerini birleştirmesi olayıdır. Dişi üreme hücresi olan yumurta, yumurtalıkta olgunlaşır ve daha sonra yumurta kanalına atılır. Yumurta hareketsizdir, bu nedenle döllenmedeki rolü yumurta kanalında spermi beklemektir. Erkek üreme hücresi olan sperm ise bu olayda daha aktif bir rol almaktadır.
Spermin vajinadan yola çıkıp yumurta kanalına ulaşması, yumurta hücresini bulması ve gebeliğin temeli olan döllenmeyi gerçekleştirmesi beklenir. Ancak her zaman bu doğal süreç kendiliğinden işleyemez ve mikroenjeksiyon uygulaması gibi dışarıdan bir destek gerektirebilir. Peki mikroenjeksiyon nedir diye sorarsanız; spermin yumurtaya enjekte edilerek dışarıda, laboratuvar ortamında birleştirilerek döllenmenin gerçekleştirilmesi olayıdır.
Mikroenjeksiyon Yöntemi ile Klasik Tüp Bebek Arasındaki Fark Nedir?
Döllenmenin doğal olarak gerçekleşmediği durumlarda yumurta ve spermin laboratuvar ortamında bir araya getirildiği, embriyonun doktor kontrolünde geliştirildiği tedavi yöntemleri kullanılır. Bu şekilde dış ortamda döllenmeyi gerçekleştirebilmenin iki yolu vardır. Bunlardan biri mikroenjeksiyon yöntemi diğeri ise klasik tüp bebek yöntemidir.
İki yöntem de ilk başlarda aynı aşamalarla ilerlese de döllenmenin gerçekleştirilme aşamasında farklılık göstermektedir. Mikroenjeksiyon yöntemi ve klasik tüp bebek yöntemini aşamalı bir şekilde karşılaştıracak olursak aşağıdaki işlem basamaklarını sıralayabiliriz.
- Öncelikle çiftler detaylı kontrollerden geçer ve doktor çiftler için tüp bebek ya da mikroenjeksiyon yöntemi seçeneklerinden birini önerir.
- Çeşitli hormon ilaçları ile dişi üreme hücresi olan yumurta hücreleri uyarılır ve birden fazla yumurtanın olgunlaşması sağlanır.
- Hormon tedavisi sonrasında istenilen büyüklüğe ulaşan yumurtalar ultrason yardımıyla vajinal yolla toplanır.
- Toplanan yumurtalar laboratuvara alınıp detaylı olarak incelenir. Döllenme için en uygun yumurta hücresi seçilir.
- Baba adayından sperm örnekleri alınır. Yapılan detaylı incelemeler sonunda en sağlıklı görünen spermler toplanır.
- İki yöntem arasındaki fark bu aşamada ortaya çıkmaktadır. Klasik tüp bebek tedavisinde sağlıklı spermler olgun yumurta ile aynı petri kabına konur ve vücut sıcaklığıyla aynı sıcaklıktaki ortamda bekletilerek spermin yumurtayı döllemesi beklenir. Mikroenjeksiyon yöntemi ise biraz daha garanticidir ve işi şansa bırakmaz. Spermin petri kabı içerisinde yumurtayı bulmasını beklemek yerine, uygun spermin olgun yumurta içerisine enjekte edilmesi ile döllenme gerçekleştirilir. Bu basamaktan sonra süreç yine klasik tüp bebek yöntemi ile benzer devam etmektedir.
- Döllenme sonrasında embriyonun gelişimi takip edilir. Embriyo blastula evresine ulaştığında artık döl yatağına tutunma evresine gelmiş demektir. Bu sebeple embriyo transferinin gerçekleştirilmesi için en uygun evredir. Embriyo katater yardımıyla rahme yerleştirilir. Bu işlem esnasında hastanın durumuna göre gerektiğinde anestezi de kullanılabilir.
- Transfer sonrasında ilaç tedavisi uygulanarak embriyonun rahim içerisine tutunması desteklenir.
- Transferden yaklaşık iki hafta sonra kan testi ile gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediği kontrol edilir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ İÇİN EN UYGUN ZAMAN HANGİSİDİR? Konulu makalemizi aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ İÇİN EN UYGUN ZAMAN HANGİSİDİR? https://www.bebek.com/tup-bebek-tedavisi-icin-en-uygun-zaman-hangisidir/
Yöntem Hangi Durumlarda Kullanılır?
Mikroenjeksiyon yöntemi tedavisinde sürecin ilk aşamaları ve son aşamalarıyla tüp bebek tedavisi benzerlik göstermektedir. Ancak her ne kadar çoğu aşamada klasik tüp bebek yöntemiyle benzerlik gösterse de tercih edildiği durumlar farklılık gösterir. Klasik tüp bebek yöntemi yerine mikroenjeksiyon yönteminin tercih edildiği durumlar genellikle aşağıdaki gibidir.
- Daha önceki tüp bebek denemelerinde başarısız olmak: Çiftler doğal yollarla gebe kalamadığında, bireylerin sağlık koşulları elveriyorsa öncelikli olarak tüp bebek tedavisi uygulanır. Ancak daha önce birkaç defa tüp bebek tedavisi yapıldığı halde başarısız olunduğunda, başarı şansını arttırmak için mikroenjeksiyon tekniği tercih edilir.
- Tüp bebekle gebe kalma ihtimalinin çok düşük olduğu durumlarda: Yumurta rezervinin düşük olması ya da sperm kalitesinin düşük olması gibi tüp bebek yöntemi ile bile gebe kalma ihtimali düşük olan bireyler için uzmanlar işi şansa bırakarak eldeki sağlıklı üreme hücrelerini riske atmak istemezler. Bu nedenle spermin yumurtayı döllemesini beklemek yerine doğrudan yumurta içerisine enjekte etmeyi tercih ederler.
- Erkekte düşük sperm sayısı: Yapılan spermiogram testi sonucunda 1ml menide 15 milyondan daha az sperm bulunması durumuna sperm sayısı azlığı ya da oligospermi denir. Oligospermi döllenme olasılığını düşürerek kısırlığa sebep olabilir. Böyle bir problem karşısında doktorunuz mikroenjeksiyon ile döllenmeyi tavsiye edebilir.
- Erkekte bozuk sperm morfolojisi: Tüp bebekte spermlerin yumurtayı dölleyebilmesi için sağlıklı olması gerekir. Ancak bazı erkeklerde spermler yapı olarak farklılık gösterir, yani anormaldir. Spermlerdeki morfolojik bozukluk döllenmeyi olumsuz etkileyerek kısırlığa sebep olabilir. Mikroenjeksiyon ile alınan sperm örnekleri arasından en sağlıklısı seçilerek yumurtaya enjekte edilir ve gebelik olasılığı en üst seviyeye çıkarılır.
- Erkekte sperm hareketliliği: Spermiogram testi sonucunda bazen spermlerin yumurta kanalına ulaşacak ve dişi üreme hücresini dölleyebilecek hareketliliğe sahip olmadığı ortaya çıkabilir. Hareketlilik konusundaki problem sadece doğal yolla döllenme değil, tüp bebek yönteminin de önünde büyük bir engeldir. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey spermin doğrudan yumurta hücresi içerisine enjekte edilmesi olacaktır.
Anne ve baba olmak, minik yavrularını kucaklarına almak ve onu sevgiyle büyütmek her çiftin hayalidir. Gelişen teknoloji, tıbbi imkanların ve yöntemlerin artmasıyla birlikte geliştirilen mikroenjeksiyon yöntemi çiftler için bir umut kaynağı olmuştur. Birçok kadının başarılı bir şekilde gebe kalmasını ve çiftlerin sağlıklı bir şekilde bebeklerini dünyaya getirmesini sağlayan bu yöntem tüm dünyada güvenle uygulanmaktadır.