Onlar İçin En Güzel Şey; Kızlarının Kokusu
Dilek – Levent Açlan çifti sahibi olmayı;
şeklinde tanımlıyor..
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz ?
27 yaşındayım. 1991 yılı Samsun doğumluyum. Üç yaşında geçirdiğim yanlış bir ameliyat sonucu görme engelli oldum.
İlkokula 7 yaşında Tokat’ta görme engelliler okulunda başladım. 8 yıl Tokat’ta kaldıktan sonra tekrar Samsun’a döndüm ve liseyi okudum.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni kazandım. Devlet memurluğunu kazanınca okulu bıraktım. Samsun Diş Hastanesi’nde beş yıl çalıştıktan sonra evlendim ve İstanbul’a geldim.
İstanbul’a ilk geldiğimizde bir dönem Sarıyer’de oturduk. Bir bebeğimiz var ve Alibeyköy’de oturuyoruz. Tayinimi buraya isteyeceğim, bu arada Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdim.
- Anne olmaya nasıl karar verdiniz ?
İlk başta bir bebek olsun diye annem çok ısrar etmişti anneanne olma özlemiyle… Daha sonra eşimle bu fikri düşündük, kendimizi ve durumumuzu toparlayıp karar verdik, şartlar da olgunlaşınca artık bebek düşünebiliriz dedik ve Ela aramıza katıldı.
- Hamilelik süreci hayatınızı nasıl değiştirdi ?
İlk zamanlar mide bulantıları dışında pek bir sıkıntı yaşamadım. Hamilelik sürecinde hep yanında biri olsun istersin ya o yüzden bir aile özlemim oldu.
Eşim hep vardı ve destek oluyordu ama duygusal yönden ailemi daha çok aradım. Hamilelik süresince yanımda olmalarını çok istedim. Uzakta oldukları için hiç mümkün olmuyordu.
- Hamileliğinizde psikolojik değişimleriniz oldu mu ?
Dilek Açlan: Psikolojik kaygılar daha çok hangi doktor olacak? Hangi hastane olacak? Nasıl doğacak? Kucağıma aldığım zaman ne yapacağım? Nasıl yapacağım? Nasıl bakacağım? Şeklindeydi.
Şimdi sürekli yanında ve senin ona bakman gereken birisi olduğu için sen ne yapacaksın, nasıl yapacaksın bunları bilmediğim için psikolojik olarak etkilenmiş ve endişelenmiştik.
Levent Açlan: Bir şeyin olmasından önce gördüğün şeyle, olmasında sonrası farklı oluyor.
Çocuk piyango gibi bir şey, hayali kurmak ayrı, gerçeği ayrı bunu negatif ya da pozitif bir anlam yükleyerek söylemiyorum.
Kendi içinde olması farklı dışarıdan bakmak farklı o anlamda…
- Doğumunuz nasıldı ?
Dilek Açlan: Normal doğum yaptım. Benim için zordu. Doğumum hafta sonuna geldi. Biz doğum anına kadar hala acaba o doktor olsa mı? O hastane olsa mı? Maalesef karar vermediğimiz için ve bu süreçte doktor ve hastanemizi seçerken olumsuzluklar yaşadığımız için doğumdan bir gün önceki akşam bile hastaneyi sorguluyorduk.
Bu anlamda zor bir süreçti ama iki, üç saatte gerçekleşen bir doğum oldu. İkinci doğumu düşünürsem bu sefer daha bilinçli olduğum için tecrübemle diyebilirim ki;
Doğumda eşimin yanında olmasını istedim ama mümkün olmadı.
- Bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınız zaman ne hissettiniz?
D.A: Yüzünü göremediğin ve sadece dokunabildiğin bir varlık. İlk yanağından öptüm, bu benim bedenimden mi çıktı, artık bize mi ait bu bebek… O an garip ama güzel hissediyorsun.
L.A: Eşimin çektiği sancıları kapının önünde duyduğum kadar yaşadım. İster istemez heyecanlanıyorsunuz. Hemşirenin kucağında yakaladım kızımı ve ilk saçlarından öptüm çok güzel bir duygu o. Eşim sancılardan nihayet kurtulduğu içinde seviniyordum bir taraftan.
Ama ben çocuğumun nasıl olduğunu merak etmedim hala da merak etmiyorum. Biz bu noktaya farklı bakıyoruz.
O senin çocuğun! Sen onun sahibi değilsin, büyüyene kadar onun refakatçisi, gözlemcisi, ailesisin. Biz çocuğumuzun sevgi içinde büyümesini istiyoruz.
- Bebeğinizi büyütürken çevrenizden ne kadar destek aldınız?
Doğum ve sonrasındaki ilk zamanlar en büyük destekçim annemdi. Doğumdan sonra 2-3 ay bizim yanımıza geldi sonra bir süre ben ailemin yanına Samsun’a gittim. Ailemin desteği çok oldu ama 3 aydan sonra kendimiz bakmaya başladık.
- Eşiniz size yardımcı oluyor mu?
Eşim Ela’nın altını değiştirme, banyo yaptırma gibi aktivitelerden daha çok Ela’yı gezdirme, beraber bir yere gittiğimizde taşıma, Ela’yı uyutma gibi konularda yardımcı oluyor.
L.A: (Levent Bey burada itiraz ediyor) kızımı yıkama konusunda eşim bana haksızlık ediyor. Kızımı ilk ben yıkamıştım bence eşim kızımı yıkamayı çok sevdiği için bana yıkattırmıyor.
- Bebeğiniz büyürken siz kendinizi ve bebeğinizi bu sürece nasıl hazırlıyorsunuz?
L.A: Ela ayaklandığında evdeki prizler için kapaklar, masa köşeleri için köşe koruyucu ve evimizin koridoru için ince bir halı ya da dolap kapakları için kilitler…
Karşılaşabileceğimiz muhtemel problemlerle ilgili önüne geçebilmek için alacağımız tedbirler. Çocuğumuz özellikle düşünsel, fikirsel gelişimi ile ilgili kreşe gidiyor. Ela hareketli bir çocuk ve artık yatak ya da kanepe de yalnız bırakmıyoruz.
- Görme engelli bir anne olarak karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
Dışarıda yemek yedirmek biraz zor. Evinde kendine uygun formüllerin var (Örtü sermek, önlüğünü giydirmek vs.) ama dışarıda yemek yedirmek en büyük karşılaştığımız sıkıntı.
Bu sıkıntıyı da artık BLW yöntemi ile yani yemeği eline verip kendi yemesini sağlayarak çözebiliyoruz
L.A: Görme engelli bir anne diyerek genellemiş oluyoruz ama her annenin kendine göre yaşadığı zorluklar oluyor. Düpedüz gözleniyorsunuz çevrenizdekiler tarafından. Mesela bir gün Ela ile birlikte dışarı çıktık bir teyze gelip “oğlum sen o çocuğu nasıl taşıyorsun, düşürürsün sen onu” dedi. Bunu birçok kez duydum.
Düşününce aslında diyor ki; “Senin elinde bir değnek kendini zor gezdiriyorsun bu bebeği nasıl gezdiriyorsun, ya oradan düşerse” diyor. Ev de daha rahat oluyorsun dışarıya göre…
Eğitimli ya da eğitimsiz fark etmiyor toplumun belli bir algısı var, belli bir profil var kafada… Her görme engelli aynı değil!
- Anne adaylarına ve annelere tavsiyeleriniz nelerdir?
D.A: Hamilelik esnasında doğum psikoloğuna gitmelerini tavsiye ediyorum çok işe yaradığını düşünüyorum. En güzel yapabilecekleri şekilde doğum sürecini araştırıp doğum yapacakları yere karar vermeleri.
Benim belki de yaptığım en büyük hata, emzirme ile ilgili araştırma yapmamam o yüzden emzirme ile ilgili de araştırma yapıp gerekli desteği almalarını tavsiye ediyorum.
Lohusalık döneminde kesinlikle stresten kaçınmalılar stres çok etkiliyor. Uykularına dikkat etmeleri ve kendilerini yormamaları gerekiyor. Bebeğinde bakıma ihtiyacı var ama kendilerinin de uyuyup dinlemeye ihtiyacı olduğunu unutmamalılar.
Röportaj ve Fotoğraflar: Zeynep Tokgöz