Bir çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını ve bakımını yerine getirmek kadar duygusal gelişimini desteklemek de anne babanın görevleri arasındadır. Sosyalleşme, başkalarına saygı duyma, bencil olmama, hoşgörülü ve yardımsever olma çocuğun karakterinin oluşmasında ve kişisel gelişiminde rol oynarken küçük yaşlardan itibaren öğretilmesi gereken eylemler içerisinde yerini alır.
Özellikle “paylaşma”, öğretirken ebeveynleri en çok zorlayan duygulardan biridir. Bu da “Çocuğa paylaşma nasıl öğretilir?” sorusunun sık sık sorulmasına neden olur. Çünkü çocuklar paylaşmayı bilmeden ve bu hisse sahip olmadan doğarlar. Görerek ve uygulayarak anlayabilecekleri bu olgu, çocuklara farklı yöntemlerle rahatlıkla öğretilebilir.
O hâlde çocuklara paylaşma duygusu nasıl aşılanabilir, paylaşmayı nasıl öğretebilirsiniz, birlikte inceleyelim.
Çocuklarda Paylaşma Duygusunu Geliştirecek Yöntemler
-
Paylaşmayı küçük yaşta öğretmeye çalışın.
Ne kadar erken, o kadar iyi. Birçok durumda olduğu gibi paylaşma kavramının da kolay algılanabilmesi, mümkün olan en erken yaşta öğretilmesi ile sağlanabilir. Sonraki yıllarda bazı alışkanlıkları değiştirmek daha zorlu olur. Bunun için en ideal yaşlar; çocuğun, çevresinde başka çocukların da bulunduğunu fark ettiği 2-3 yaş aralığıdır.
Bir çocuk 2 yaşındayken daha benmerkezcil olabilir. Fakat 3 yaşına gelmiş bir ufaklık, dış dünyayı çok daha kolay görür. Üstelik algılama yetisi artık çok daha gelişmiş düzeydedir. Bu nedenle anaokulu çağına gelirken çocuğunuza bu duygunun ilk temellerini atmaya başlayabilirsiniz.
-
Paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatın.
Çocuğunuz bencil olmasın, eşyalarını paylaşmayı bilsin, uyumlu bir birey olsun istiyorsanız; ona, önceden bilmediği bu eylemin hayatımızdaki yerini ve önemini anlatın. İnsanların neden başkalarıyla bir şeyleri paylaştığını, bunun neden önemli olduğunu, aksi hâlde ne gibi durumların oluşabileceğini hayatın içinden örneklerle ona açıklamaya çalışın.
Bağış yapmak, ödünç vermek, elinizde fazla bulunan eşyanın birini başka birine hediye etmek gibi davranışları onunla birlikte yapabilirsiniz. Böylelikle sebebini bildiği bir eylemi uygulamaya geçmek, onun için çok daha kolay olacaktır. Sonuçta çocuk da olsa bir şeyi yapması için önce ona mantıklı ve doğru gelmesi gerekir. Aksi takdirde öğrettikleriniz kalıcı olmayacaktır.
-
Çocuğunuza iyi bir rol model olun.
Anne ve babalar, birçok konuda çocuklarına örnek olurlar. Yavrunuz yeni bir şey öğrenirken gördüklerini kopyalama tekniğine başvurarak hareket eder. Bunun için ilk örnek aldığı kişiler de en çok sevdiği ve güvendiği insanlar, yani ebeveynleridir. Öyle ise aileler öğretmek istedikleri davranışları önce kendileri uygulamalıdır ki çocuk da onlara bakarak taklit etsin ve davranışı içselleştirebilsin.
Çocuğunuzun paylaşmayı öğrenmesi için ona örnek olabilecek davranışlar sergileyin. Örneğin; onun yanındayken diğer aile bireyleri ile aranızda birtakım paylaşımlarda bulunun veya yabancı insanlarla yaptığınız yardımlaşmayı çocuğunuzun görmesine fırsat tanıyın.
Unutmayın; çocuklar adeta bir papağan gibidir ve gördüklerini kolay kolay unutmazlar. Görsel hafızanın öğrenme üzerindeki etkisinden faydalanıp ona iyi ve doğru bir rol model olarak bu duyguyu anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Sizin davranışlarınızı gördükçe paylaşımcı olma konusunda daha gönüllü davrandığını fark edeceksiniz.
-
Paylaşmanın ‘Vazgeçmek’ demek olmadığını anlatın.
Paylaşma duygusunu tanımayan bir ufaklık, bir oyuncağını veya eşyasını bir arkadaşına vermenin o nesneyi tamamen kaybedeceği anlamına geldiğine inanabilir. Sonuç olarak sevdiği eşyanın artık ona ait olmayacağı düşüncesine kapılmak, onu paylaşımcı olma konusunda çok daha isteksiz ve inatçı bir hâle sokar.
Yetişkinler böyle olmadığını anlatmaya çalışsalar da çocuk için inanması güç olabilir. Hatırlayın; daha küçük bir bebekken siz başka bir odaya gittiğinizde sizin de yok olup kaybolduğunuzu düşünüyorlardı. Bu aşamada paylaşmanın o oyuncaktan tamamen vazgeçmek veya onu sonsuza kadar kaybetmek anlamı taşımadığını göstererek öğretmeyi deneyin. Arkadaşına verdiği şeyin günün sonunda yine ona döneceğini ve asıl sahibinin kendisi olduğunu bildiğinde daha uzlaşmacı olacaktır.
-
Paylaşmanın sınırlarını gösterin.
Bir çocuk için paylaşma eylemi sadece oyuncak, çikolata gibi onun dünyasına ait parçalardan oluşmamalıdır. Eğer bu olguyu iyi kavrayabilmesini istiyorsanız paylaşmanın bir sınırı olmadığını, kıyafet, para, yemek, eşya gibi somut ya da sevgi, zaman gibi soyut kavramları da içine alan oldukça geniş bir yelpazeden oluştuğunu ona göstermeyi denemelisiniz.
Böylece oyuncağını paylaşırken uyum sağlayan ancak bir kardeşi olacağını öğrendiğinde anne ve babasını başka bir çocukla paylaşmak zorunda kalacağı fikrine alışamayan miniklerin durumu anlayabilmesini sağlayabilirsiniz.
-
Paylaşma eyleminin etkilerini gösterip motive edin.
Oyun çağındaki çocuklar “Neden?”, “Nasıl?” gibi soruları oldukça sık sorarlar. Bu sorular, dış dünyayı yeni keşfeden ufaklığınızın iç dünyasında olayları özümseme şeklidir. Sorularına, kendi mantığı çerçevesinde tatmin edici cevaplar alana kadar devam eder ve ancak verilen cevaba ikna olduğunda o soru onun için hâllolmuş demektir.
Bu durum “Niye oyuncağımı vermeliyim?” veya “Neden paylaşmam gerekiyor?” şeklinde merak içerisinde olan çocuğunuza yanıt olabilmeniz açısından önem taşıyor. Yaptığı veya yapmadığı davranışın sonuçlarını ona gösterebilirseniz neden- sonuç ilişkisini kurması kolaylaşır ve harekete geçmek için motive olur. Örneğin; arkadaşının mutsuz olmaması için oyuncakla onun da oynaması gerektiğini ya da daha çok arkadaşı olmasını istiyorsa eşyalarının hepsini kendine saklamak yerine ortaya koyarak arkadaşı ile birlikte oynayabileceklerini anlatabilirsiniz.
Küçülen kıyafetlerinden ayrılmak ve başka bir çocuğa vermek istemediğinde ona, kendisinin artık onları giyebilmek için çok büyük olduğunu, giysilerinin ise henüz giyilebilecek kadar yeni olduğunu ve başka çocukların da ihtiyacı olabileceğini anlatabilirsiniz. Hatta abla/abi veya kendisinden büyük bir kuzenine ait olan, severek giydiği bir kıyafeti veya severek oynadığı bir oyuncağı gösterin ki paylaşmanın tek yönlü olmadığını, başkalarının da onunla paylaştığını bilsin. Paylaşmanın mutluluk getirdiğini görmesi onu teşvik edecektir.
-
Kendi tercihlerini yapması için seçenekler sunun.
Her çocuk için öyle bir dönem gelir ki, onun adına yaptığınız tercihleri beğenmeyerek kendi kararlarını kendisi vermek ister. Bu dönem çocukların her şeye “Hayır, olmaz!” diyerek karşı çıktığı bir süreçtir. Bu şekilde davranan bir ufaklıkla zıtlaşarak istemediği hâlde bir şeyi paylaşması konusunda ısrarcı olmak, işleri sadece daha da zorlaştırır.
Çocuğunuza hangi yaşta olursa olsun saygı duyun ve kendi kararlarını verebilmesi için yol gösterin. Sizin belirlediğiniz seçenekler arasından dilediğini seçebileceğini bilmek, yavrunuzda “Benim isteklerime ve kararlarıma önem veriliyor.” düşüncesini uyandırır ve onu daha istekli bir hâle getirir.
Örneğin; elinde iki adet şekeri varsa bunlardan birini kendisine ayırırken diğerini arkadaşına verebileceğini, vereceği şekeri de kendisinin belirleyebileceğini söyleyin. Oyun oynarken oyuncağını arkadaşıyla paylaşıp paylaşamayacağını sorun ve kararı kendisinin vermesini bekleyin. Olumsuz cevaplarda devreye girerek nedeni, önemi gibi durumları açıklayarak ikna edici olabilirsiniz ancak asla zorla ve baskıyla vermesini sağlamayın.
-
İyi davranışlarını mutlaka övün.
Kendi ayakları üzerinde durabileceğini ve kendi kararlarını vererek kimseye bağımlı olmadan bir şeyler yapabileceğini kavrayan bir çocuk, yaptığı hareketlerin övgüyle karşılanmasını ve takdir edilmeyi bekler. Böylelikle çocuğun kendine olan inancı ve özgüveni artar. Bir sonraki hareketini daha büyük bir istekle yapar. Aynı durum paylaşma konusunda da geçerlidir.
Çocuğunuzun, yeni yeni öğrenmeye başladığı paylaşma eylemini yaşamı boyunca sürdürebilmesini, uyarmadan ve düşünüp isteyerek yapmasını arzu ediyorsanız her hareketinin ardından onu mutlaka takdir edin. Memnuniyetinizi ona gösterdiğinizde yavrunuz doğru ve başarılı bir davranışta bulunduğunu düşünerek mutlu olacaktır. Böylece bir dahaki sefere yine paylaşma isteği ile hareket edecektir.
-
Kavrayabilmesi için farklı kalıplar kullanmayı deneyin.
Bazen siz ne kadar açıklamaya çalışsanız da bazı kavramların algılanması çocukların dünyasında pek kolay değildir. “Lütfen paylaşır mısın?” dediğinizde çocuğunuzun zihninde sizin olmasını beklediğiniz düşünce canlanmayabilir. Bu da onu uygulamaya geçme sırasında alıkoyar. Bu sebeple miniğinizin daha rahat anlamasına yardımcı olmak adına farklı kalıplar kullanabilirsiniz.
“Hadi o oyuncak ile sırayla oynayın.” veya “Sen … yaparken diğer oyuncağı da arkadaşına ödünç verebilirsin.” gibi cümle kalıplarını tercih ederek paylaşma eylemini daha sevimli bir hâle getirebilirsiniz. Ayrıca “… kim daha güzel yapacak?” ya da “Önündekini kim daha çabuk bitirecek/ yiyecek?” gibi teşvik edici cümleler de elindeki yemeği bir başkası ile bölüşmesine dâhi yardımcı olabilir.
-
Paylaşmaya benzer oyuncaklar ile başlangıç yapın.
Önemini, nedenini, etkilerini kısacası aklınıza gelebilecek her yoldan paylaşımcı olmayı anlattınız ama küçük ufaklık hâlâ istekli görünmüyor, aksine inatlaşıyorsa farklı bir yöntem deneyin. Mesela basit başlangıçlar yapın.
Çocuklar kendilerine ait olanı kendilerine saklamak isterler.
Özellikle bu nesne çok sevdiği oyuncaklardan biriyse. Ona paylaşma duygusunu hissettirmek için masum bir yol izleyin ve sevdiği oyuncağın bir benzerini kullanın. Örneğin; birbirine çok benzer iki oyuncağı da ona göstererek biriyle çocuğunuzun diğeri ile arkadaşının oynamasını tavsiye edin. Hatta isterlerse belli bir süre oynadıktan sonra oyuncakları değiştirebileceklerini söyleyin.
-
Paylaşım sırasında saat kullanmayı deneyin.
Çocuğunuz bir eşyasını başka biriyle paylaşmak durumunda kaldığında o şeyi bir an önce geri almak isteyecektir. Bu durumu çözüme kavuşturacak basit bir yöntem var. Hem yavrunuzu strese sokup üzmemek hem de eylemi adetli bir şekilde devam ettirebilmek amacıyla saat kullanmayı deneyebilirsiniz.
Bir şeyi tekrar elde etmek için belli bir süre beklemesi gerektiğini ve bu sürenin sonunda istediği şeye ulaşabileceğini bilmek, ilk aşama için çocuğu teşvik edici olabilir. “15 dakika sen, 15 dakika da arkadaşın oynasın.” veya iki kardeş arasında bir sorun oluşuyorsa “Bu eşyayı bugün sen, yarın da sen kullan.” gibi önerilerde bulunarak yavrunuza eşitlik ve adalet duygusunu da aşılamış olacaksınız.
-
Farklı arkadaş ortamlarına ve oyun gruplarına katılmasını sağlayın.
Yapılan araştırmalar, zamanının çoğunu tek başına ya da çoğunlukla anne ve babasıyla oynayarak geçiren çocukların, kalabalık arkadaş grubu ile daha fazla vakit geçiren çocuklara kıyasla daha az paylaşımcı olduğunu gösteriyor. Bunun altında yatan en büyük nedenlerden biri, ebeveynlerin çocukla vakit geçirirken kararları genellikle çocuğun vermesi ya da sürekli onun isteklerine göre hareket edilmesidir.
Ayrıca tek başına oyun oynamaya alışmış bir çocuk kimseyle bir şey paylaşmak durumunda kalmadığından bu hisse oldukça uzak olarak büyür. Bu nedenle yavrunuz ideal yaşa ulaştığında onu farklı arkadaş grupları ile bir araya getirmeye çalışarak sosyalleşmesine ve paylaşmayı öğrenmesine fırsat yaratabilirsiniz.
İlk olarak arkadaşları ile daha sık buluşmasını sağlayabilirsiniz veya yavrunuzu çeşitli aktivite gruplarına kaydederek, grup oyunlarına katılarak başka çocuklarla etkileşim kurmayı öğrenmesine destek olabilirsiniz. Böyle bir ortamda çocuğunuz diğer çocukların varlığına alışırken herkesle eşit şartlarda olduğunu görecek, sırasını beklemesi gerektiği anları daha net kavrayacaktır.
-
Bazı şeyleri kendisine saklamasına izin verin.
Özellikle yaş olarak daha küçük olan çocuklarda tam bir teslimiyet hâli pek mümkün olmaz, zaten olmamalıdır da… Yetişkinlerin dâhi bir yakını ile paylaşmaktan sakınacağı ve özelinde tutmak isteyeceği şeyler bulunurken bu davranışı bir çocuktan yapmasını beklemek çok da doğru bir değil. Bu sebeple bir arkadaşı eve oyun oynamaya gelecekse öncesinde onunla küçük bir konuşma yaparak bazı çözüm yolları bulabilirsiniz.
Ona oyuncakları arasında arkadaşı ile paylaşmak istemediği bir parça olup olmadığını sorun ve makul sayıda oyuncağı ortadan kaldırabilmesi için izin verin. Bu şekilde hissettiklerine önem verildiğini anlayan çocuklar, daha uyumlu davranışlar göstermeye başlar. Ayrıca böyle bir anlaşma yapmanın diğer eşyaları paylaşma konusunda daha motive edici olduğunu da göremceksiniz.
-
Empati kurabilmesini sağlayın.
Hayatın pek çok alanında olduğu gibi paylaşma, yardımlaşma gibi durumlarda da empati kurabilmek önemlidir. Peki bunu küçük bir çocuğa nasıl öğretebilirsiniz?
Her çocuk kendi taleplerinin öncelikli olmasını ister. Bir çikolata gördüğünde canı çekiyorsa o an onu alıp yemeli, bir yerde bir oyuncak gördüyse görür görmez alıp oynamalıdır. Ama karşısında aynı kendisi gibi hisseden başka bir çocuk daha bulunuyorsa nasıl bir yol izleyebilir? Dürtüleri “Önce ben!” dese de çocuğunuza diğer arkadaşının da onun gibi hissettiğini anlatmayı deneyin.
Elindeki oyuncağını paylaşmak istemeyen miniğinize “Eğer onun yerine sen o oyuncakla oynamak isteseydin ve arkadaşın oyuncağını sana vermeseydi nasıl hissederdin?” diye sorun ve düşünmesi için zaman tanıyın. Doğru yönlendirmeler sayesinde empati kurabilmesi hiç de zor olmayacaktır. Sonuç olarak bir başkasının eşyalarını onunla paylaşılmasını istiyorsa, kendisinin de paylaşması gerektiğini yaşadıkça daha kolay kavrayacaktır.
“Çocuğa paylaşma nasıl öğretilir?” sorusu için bu yöntemleri uygulayabilirsiniz; ancak uygularken dikkat etmeniz gereken asıl nokta, fazla ısrarcı ve zorlayıcı olmamaktır.
Her ebeveyn çocuğunun bu duyguyu anlayıp öğrenmesini ister. Fakat onu ısrarla bir şeyi paylaşmaya zorlamak ters etki yapar ve davranıştan bir adım daha uzaklaşır. Böyle zamanlarda pes etmemeli ve başka bir gün tekrar denemelisiniz.
ÖĞRETMENLERİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Konulu makalemizi okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayın!
ÖĞRETMENLERİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ https://www.bebek.com/ogretmenlerin-cocuklar-uzerindeki-etkisi/