Çocuk yetiştirmek keyifli olduğu kadar zor yanları da olan bir doğal görevdir. Çocuk geçirdiği her dönemin kendine özgü zorluklarını yaşar. Ancak çocuğun yaşına özgü sergilediği tavırlar karşısında anne babalara önemli görevler düşer. Her çocuk yaşadığı gelişim dönemine karşı farklı tepkiler gösterir. Bu tepkiler çoğu zaman geçicidir. Ancak bu olumsuz davranışlar beklenen sürede geçmez, bir sonraki gelişim dönemine sarkar ve ilerleyen yaşlarda da devam ederse ortada bir sorun var demektir. Bu durumda anne baba çocuğu yakın takibe almalı, problemin nedenini araştırmalı ve çözüme yardımcı olmalıdır.
Çocuklarda görülen uyum bozuklukları üç aşamaya ayrılır. Bebeklerdeki uyum bozuklukları, Çocuklardaki uyum bozuklukları, Ergenlik ve daha sonrası uyum bozuklukları. Uyum bozukluğunun ilerlemiş haline davranış bozukluğu sonraki aşamasına da kişilik bozukluğu deniyor. Uyum bozuklukları geçici oluyor ve şartlara bağlı, şartlar ortadan kalktığında durum düzelebiliyor.
Bebeklerde Uyum Bozukluğu
Süt çocukluğu dönemi denilen 0-1 yaş grubu bebeklerde yaşanan uyum bozukluğunun birinci belirtisi kusma şeklinde görülüyor. Bebek hiçbir neden yokken devamlı kusabiliyor. Bu durum anne ile çocuk arasındaki ilişkinin bozukluğuna, annenin sürekli gergin, huzursuz olması ve çocuğa sevgiyle yaklaşmamasına bağlıdır. Bebek annenin gerginliğini hissedebilir ve bu sıkıntıyı kusarak ifade eder. Bu her bebek için geçerli değildir. Bu tür kusma arada sırada olan kusma şeklinde değildir. Bebek günde 5-6 defa kusabilir. Beslenme düzeni ve gelişimi bozulabilir. Kusma şikayeti başladığında doktora götürülüp herhangi bir şey bulunamazsa çocuk psikiyatrisine götürmek tedaviyi kolaylaştırır. Rahatsızlık kronikleşirse çocukta kalıcı olabilir.
Uyum bozukluğuna ikinci sebep “üç aylık koliği” adı verilen sancılanmadır. Bebek kesintisiz sancı çektiği için sürekli ağlar. Ağladıkça bebeğin annesi bebeğin aç olduğunu düşünerek sürekli besler. Bu sindirim sistemi gelişmemiş bebekte hazımsızlık yaparak ağrıyı artırır.
Üçüncü sebep egzamadır. Bebeklerde 5-6’ncı aylarda görülebilir. Ortada bir neden yokken ensede, koltuk altında, kasıklarda sürekli egzama oluşur. Bu durum sürekli gergin ve huzursuz ailelerin bebeklerinde görülür. Bebekte gerginliğin ifadesi olarak egzama oluşur.
Çocuklarda Uyum Bozuklukları
Çocukluk dönemi 2 yaşından başlayıp ergenlik çağına kadar olan dönemi kapsar. İki yaşından itibaren çocuklar gelişmelerini sürdürürken içinde bulundukları döneme ait davranışlarda bulunurlar. Öfke nöbetleri geçiren iki yaşındaki çocuğunuz bu dönemi atlatınca farklı bir çocuk oluverir. Ancak bir sonraki dönem farklı davranışları beraberinde getirir. Anne babalar ‘bu çocuğu tanıyamıyorum’ diye sık sık yakınır. Anne babalar çocuğun gelişim aşamalarını ve normal sayılan tepkilerini bilirse, hangi davranışın uyum bozukluğu tanımına girdiğini daha iyi anlar. Uzmanlara göre, çocuk bir sorunla karşılaştığında kendisi için en güvenli döneme geri dönebilir ve o dönemden bir davranış seçebilir. Çocuk çevreye uyum sağlamaya çalıştığı süreçte zorluklar çekebilir ve bunu uyum bozukluğu şeklinde tepkilendirir. Örneğin tırnak yeme, saldırganlık gibi. Ancak sevgi dolu ve uyumlu bir aile ilişkisiyle bu sorunlar çözülebilir.
Uyum Bozuklukları
Yemek saatleri kavgaya dönüşüyorsa, çocuğunuz sürekli bir saldırganlık halindeyse, yalan söyleme ve habersiz alma gibi olumsuz davranışlar sergiliyorsa anne babaların dikkatli olması gerekiyor. Çoğu basit ‘yaramazlık’ gerekçelerinin arkasına sığdırılan bu davranışlar kontrol altına alınmazsa çocukta kalıcı olabiliyor ve ileri yaşlarda kişilik bozukluğuna dönüşebiliyor.
Çocuklarda Tırnak Yeme
Tırnak yeme genellikle 5-6 yaştan önce görülmez. Çünkü çocuklar bu yaştan önce hem yeterli dişe sahip değildir hem de ağızsal yetenekleri gelişmemiştir. Çocukta ruhsal gerginlik ve sıkıntılar dışa vurulmadığında tırnak yeme görülür. Çocuklarıyla sağlıklı iletişim kuramayan anne ve babaların çocuklarında ortaya çıkan bu davranış bozukluğu önlenmezse ergenlik dönemine kadar sürer. Tırnak yeme genel olarak güven duygusunun eksikliğinden kaynaklanır.
Çocuklarda Saldırganlık
Saldırganlık aslında her insanda doğuştan var olan bir dürtüdür. Bu konuda yapılan araştırmalar saldırganlığın davranış bozukluğu sayılmasında anne babanın çocuğa karşı olumsuz tavırlarının neden olabileceğini ortaya koyuyor. Çocuğun davranışlarının gereksiz yere engellemek, çocuğun davranış ve isteklerini eleştirmek, onunla alay etmek, sık sık cezalandırmak çocukta saldırganlığa yol açabilir. Engellenen, eleştirilen, alay edilen ve cezalandırılan çocuk tepkisini hem kendisine hem de çevresine karşı saldırgan tutumuyla verir. Öfke nöbetleri, kendine vurma, saçını çekme, kendini ısırma şeklinde görülür. Çevresine karşı ise, elindekini atma, yanındakini ısırma, diğer çocukları dövme, oyuncakları kırma şeklinde tepkiler gösterir.
Çocuklarda Yalan Söyleme
Çocuklar çok küçük yaşta gerçeklik kavramını kazanmadıkları için yalan söyleyebilir. Üç yaşında bir çocuk, neyin gerçek, neyin hayal ve yalan olduğunu ayırt edemez. Hayal dünyasında yarattığı olayları gerçekmiş gibi anlatır. Bunlar yalan değildir. Çocuk toplumsallaşmaya başladığı 6-7 yaşlarında yalan söylemeye başlar. Uzmanlar yalan söylemenin altında korku ve kaygının yattığını belirtiyor. Çocuklar genellikle, üstünlük sağlamak, cezadan kurtulmak ya da ilgi çekmek için yalan söyler. Yalan daha çok ruhsal doyumsuzluğu olan çocuklarda görülür.
Çocuklarda Hırsızlık
Çocuğun yaptığı bir davranışın hırsızlık olduğunu söylemek için mülkiyet duygusunun oluşmuş olması gerekir. İki yaşında bir çocuk için her oyuncak veya eşya kendisine aittir. Üç yaş civarı bir çocuk bazı şeylerin kendisine ait olduğunu bilir ama içinden gelen alma dürtüsüne karşı gelemez. Çocukların 6-7 yaşına kadar kendisine ait olmayan bir eşyayı almasına çalma denemez. Çalma 8-9 yaşından sonra davranış bozukluğu olarak oluşabilir. Bu, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları tam olarak karşılanmayan çocuklarda ortaya çıkan bir durumdur.
Çocuklarda Saç Yolma
Bir, iki yaş kız çocuklarında daha fazla görülür. Çocuk sık sık saçını çeker ve koparır. Bu hareket çocuğun stresini yenmek için yaptığı bir harekettir. Bu hareketleri özellikle yorgun ve uykuluyken yapar. Uzmanlara göre bu davranışın en büyük nedeni anneyle çocuk arasındaki duygusal bağın tam anlamıyla kurulmamış olmasıdır.