Hamilelik hayatınızın en güzel dönemlerinden biri, çünkü bebeğinizi bekliyorsunuz. Ancak zaman zaman zorlanacağınız durumlar olabilir. Sizin için bu durumları ve azatlamanın yollarını bir araya getirdik.
Hamilelikte Aşırı Kusma
Hamilelikte sabah kusmalarının aşırı olması, ilk hamileliklerde, çoğul hamileliklerde ve daha önceki hamileliğinde aynı durumu yaşayanlarda daha yaygındır. Psikolojik stres bir etmen olabilir ama beyindeki kusma merkezinin duyarlılığı asıl nedendir ve bu kişiden kişiye değişir.
Erken hamilelik döneminde başlayan bulantı ve kusmalar olağandışı sık ve şiddetlidir. Bunlar bazen 9 ay boyunca sürebilir. Eğer önlenmezse sık kusma kötü beslenmeye yol açabilir ve bebeğin sağlığına zarar verebilir. Sabah bulantı ve kusmaları, şiddetli karın ağrıları ile beraber görülürse safra kesesi yada pankreas işe karışmış olabilir ve derhal tıbbi bakım önerilir.
Sabah kusmaları;
- Beslenme önlemleri,
- Dinlenme,
- Antiasitler,
- Kusma karşıtı ilaçlar ile kontrol altına alınabilir.
Eğer kusma devam eder ve anne yeteri kadar kilo alamazsa hastaneye yatırmak gerekli olabilir. Bunlarda gastrit, bağırsak tıkanması veya ülser gibi nedenleri araştırmak gerekebilir.
Uyaranı azaltmak için hastanın odası karartılır ve ziyaretçiler kısıtlanabilir. Ayrıca hastaya gerilimi azaltmak için psikoterapi uygulanabilir. Gerekirse kusma ilacı ile birlikte damardan beslenme uygulanır(genelde 24-48 saat). Daha sonra berrak sıvı diyetine başlanır ve kişi bunu içebilirse miktarı arttırılır ve azar azar diğer besinlere geçilebilir.
Bazen, sorun bebeğin gereğince beslenmesini engelleyecek kadar uzun sürerse, damar yoluna verilen sıvılara özel besinler ve vitaminlereklenerek, mide bağırsak yolunun dinlendirilmesi düşünülebilir. Buna damar içi yoğun beslenme (intravenöz hiperalimentasyon) denir. Çok nadir
olarak, eğer annenin hayatı tehlikedeyse hamileliği sonlandırmak gerekebilir.
Gebelik Şekeri
Bu vücudun hamilelikte artan kan şekeriyle baş edecek uygun miktarda insülin üretememesidir.Diğer diyabet hastalıklarına benzer ama geçici bir durumdur. İster hamilelikte başlasın, ister önceden olsun şeker hastalığı kontrol altında tutulmak şartıyla anne ve bebek için tehlikeli değildir. Ama, eğer ilaçlar ve diyet ile kontrol altına alınmazsa,anne kanında ki fazla şeker plasentadan bebeğe geçer ve bundan sonra hem anne hemde bebek için potansiyel tehlikeler doğar.
İlk işareti yapılan kontrollerinizde idrarda şeker görülmesidir. Aynı zamanda aşırı yorgunluk, aşırı susuzluk, sık ve çok miktarda idrar görülebilir. Neyse ki hamilelik şekeri ile bağıntılı tüm potansiyel riskler (erken doğum, rahim içi gelişme geriliği ya da çok iri bebek) uygun kişisel ve
tıbbi bakım ile, ve kan şeker düzeyinin sık ve sürekli kontrolleriyle ortadan kaldırılabilir.
Hamilelikte Düşükler
Düşük hamileliğin aniden kesilmesi için kullanılan bir terimdir. Eğer hamileliğin 6.ayından önce meydana gelirse düşük,daha sonra meydana gelirse erken doğum söz konusu olur. Hamileliğiniz normal başlıyor görünüyordu ve birden bazen karnın altında sancılara eşlik eden bazı kanamalar farkettiniz. Paniğe kapılmadan önce kendinize adetlerinizin teorik zamanı olup olmadığını sorun. Hamileliğin ilk iki, üç ayında hamile kadının biraz kanaması olabilir. Bu kanamaların önemi yoktur.
Bu durumun dışındaki bütün kanamalar bir alarm sayılmalı ve sizi bir doktora yönlendirmelidir. Yalnızca doktorunuz, sizi inceleyerek bu kanamanın anlamını bulabilecektir.
Kanamanın sebebini hemen anlamak zordur ve bazı tetkikler yapmak gerekir. Yapılacak bir ultrason ve kanda beta HCG düzeyi tayini hamileliğin halen devam edip etmediği konusunda fikir verecektir.
Genelde bir düşük tehdidinin geleceğini görmek olası değildir. Yaşadığınız durum düşük mü,değil mi? Beklerken ne yapmalısınız? Bu sorular bir kaç gün yada hafta cevapsız kalabilir. Bu da sizi rahatsız eder.
Dinlenme erken doğum tehdidinde gerekliyse de düşük tehdidinde tam faydası gösterilememiştir. Ancak düşük tehdidi bilinen bir nedene bağlı ise, örneğin rahim boynunun aşırı açıklığı gibi, o zaman özel bir tedavi gerekir. Bazı durumlarda her şey yolunda gider. Kanamalar azalır ve rahim boynu kapanır. Bebek anne karnında gelişimini sürdürür. Kan hormonları ve ultrason normale döner. Ancak normal hayata doktorunuz kesin olarak düşük tehdidinin yok edildiğini söylerse dönebilirsiniz. Birçok kadın düşük tehdidi geçirdikten sonra sağlıksız bir çocuk dünyaya getirme kaygısı taşır. Ama bu kaygı gereksizdir. Eğer düşük gerçekleşmiyor ve hamilelik sürüyorsa, anne normal bir doğum geçirme şansına sahiptir. Diğer durumlarda düşük yavaş yavaş kesinleşir. Kanamalar düzenli olarak artar, rahim artık gelişmez ve ultrason hamileliğin kesilişini onaylar.
Düşükten sonra ne kadar dinlenmek gerekir?
Normalde bir kaç günde ayağa kalkarsınız. Ama bir düşükten sonra uzun sürebilecek bir bunalım dönemi yaşayabilirsiniz. Bu bunalım psikolojik olarak, bir çocuk beklediği için mutlu olan bir kadının düşlerini birden yıkılması sebebi ile olur. Bunalım aynı zamanda bir hamileliğin yarıda kesilmesini izleyen hormonsal dengesizlik ile de açıklanabilir. Eğer bunalımdaysanız ve endişeliyseniz bunu doktorunuzla mutlaka paylaşın.
Bir düşükten sonra, gelecek hakkında kendinize sorular sorarsınız. Bu düşüğün nedenini ve tekrarlayıp tekrarlamayacağını merak edersiniz. Doktorunuzla iletişim içinde olursanız yeni yumurtlama döneminde size gerekli testleri yapacak ve sizi bu endişelerden kurtaracaktır.
Düşük sizi korkutmasın, diğer hamilelikleriniz için kesin bir tehlike oluşturmamaktadır.
Bilinmesi gereken önemli bir şey vardır. Düşük bir kazadır. Sonrasında pek çok kadın diğer hamileliklerini iyi yürütür. Vakaların çoğunda sebep (yaklaşık %70’inde) kromozom anormalliklerine bağlıdır. Bozuk kromozoma sahip yaşayamayacak bozuk bir yumurta bu yolla anne vücudundan dışarı atılıyor. Kromozom anormalliğinden kaynaklanan bir düşük sonraki hamilelikler için kaygı yaratmamalıdır.
Eğer arka arkaya düşük söz konusu ise, o zaman buna neden olabilecek üç durum vardır ve bunların araştırılması,sürekli hekim kontrolünde bir hamilelik sürdürülmesi gerekir. Bu üç durum şunlardır:
• Rahim seviyesinde yatan bölgesel nedenler(annenin vücut anatomisine bağlı)
• Annenin hastalıkları (Vücudun herhangi bir yerindeki iltihabi hastalıklar, yüksek tansiyon, zehirlenme)
• Hormon yetersizlikleri
Hamileliğe Bağlı Kan Basıncı Yüksekliği
Toxemi de denilen preklampsi hamilelikte yüksek tansiyon biçimidir.Bazı araştırmalar kötü beslenmeye bağlıyorsa da kimse tam nedenini yada neden ilk kez anne olacaklarda daha sık olduğunu söyleyememektedir. Başlangıçta ani aşırı kilo artışı ile birlikte yüzde ve ellerde şişme(her ikisi de su tutulmasına bağlı olarak), yüksek kan basıncı(140/90 veya daha yüksek) ve idrarda protein bulunması ile kendini gösterir.Şiddetli evreye doğru ilerleyebilir. Bu durumun tipik özellikleri ise; kan basıncının daha da artması (160/110 ve üzeri),idrar protein miktarında artış, görme bulanıklığı, baş ağrısı, tüm vücutta şiddetli kaşıntı, huzursuzluk, bilinç bulanıklığı,karaciğer ve böbrek işlevlerinde de bozulmadır.
Preeklampsi hamileliklerin %10-15 inde çıkar. Eğer tedavi olmazsa,annede sinir sisteminde, kan damarlarında veya böbreklerde kalıcı hasara neden olabilir.Bebekte ise büyüme geriliğine (plasentadan bebeğe akan kan miktarı azaldığı için),veya oksijen yoksunluğuna neden olabilir. Neyse ki hamileliği sırasında düzenli kontrollerine giden kadınlarda durum hemen her zaman başlangıcında yakalanmakta ve kötü sonuçlar vermesi önlenerek başarı ile tedavi edilmektedir.
Tedavi hastalığın şiddetine, hem bebeğin hemde annenin durumuna, hamilelik süresine ve hekim kararına göre değişecektir.Hastalık hafif ise ve kadın hamileliğin sonuna yaklaşmış, rahim ağzı olgunlaşmışsa hiç beklemeden doğurtulur. Eğer kadın hamileliğin sonuna yaklaşmamış ise genellikle tam bir yatak istirahati (sol tarafa yatması tercih edilir) ve hastanede sıkı bir gözetim uygulanır.Bu hastalara çoğunlukla hemen ilaç tedavisine başlanmaz.Çok hafif olgularda, tansiyon düzelince evde yatak istirahatine izin verilebilir. Eğer eve gitmesine izin verilirse bir hemşire veya doktor tarafından sık kontrol edilmesi gerekir.
Anne ister hastanede ister evde olsun bebeğin durumu hergün değerlendirilecektir.Bebek hareketleri ve kalp atışları hergün izlenecek, eğer durumunda bir kötüleşme olursa ve rahim dışında daha güvenli olacağına karar verilirse erken doğum için karar alınacaktır.Genel olarak preeklampsili bir kadının, hafif veya ağırfarketmez, belirlenen doğum gününü geçirmesine izinverilmez. Koşullara göre ya sancı başlatılır yada sezaryenle alınır.
Şiddetli preeklampsi durumlarında tedavide şiddetli olur. Hastaya hemen damardan magnezyum sulfat verilmeye başlanır.Bu madde hastalığın en önemli komplikasyonlarından olan sara nöbetlerini önler.Eğer bebek doğuma yaklaşmışsa veya akciğerlerinin olgunlaştığı kesinleşirse hemen her zaman önerilen yol bebeğin derhal doğurtulmasıdır.Böyle ciddi hastalıkları olan kadınlar en iyi şekilde,en iyi gereç desteği olan,prematüre bebek için iyi bakım ünitesi olan büyük tıp merkezlerinde doğurtulmalıdır. 24-28. haftalar arasında hemen bütün hekimler,bebeğe rahim içinde biraz daha zaman tanımak için, hastalık şiddetli dahi olsa bekle gör yaklaşımını denerler.Bu bebeğe dışarıda yaşayabilmesi için zaman kazandırır.Uygun ve çabuk tıbbi bakımla preeklamptik bir anne için iyi bir sonuca varma şansı yüksektir.
Preeklampsili kadınların eğer kronik bir yüksek tansiyonu yoksa doğumdan hemen sonra tansiyonun normale dönme şansı çok yüksektir. Çoğunda tansiyon ilk 24 saatte yada ilk hafta içinde gerçekleşir. Eğer 6 hafta geçmiş ve hala normale dönmemişse buna neden olan hastalığın araştırılması gerekecektir.
Eklampsi
Çocuk doğumundan önce, doğum sırasında yada doğumdan sonra otaya çıkabilen eklampsi, preeklampsi durumunun son evresidir. İyi bir tıbbi bakım uygulanırsa bu duruma hiç gelinmeyebilir. Bu hastalığın özelliği sara nöbetleri veya koma durumudur. Bunlardan önce aniden artan bir ateş, idrarda protein düzeyi artışı,abartılı refleksler, şiddetli bir baş ağrısı, bulantı,kusma, görme bozuklukları, uyuklama ve hızlı kalp atışları görülür.Sara nöbeti sırasında hastanın kendini yaralaması önlenmelidir.Krizleri durdurmak için oksijen ve ilaç verilir.Hastanın çevresi mümkün olduğu kadar ışık ve ses gibi uyarıcılardan arındırılır.
Çoğunlukla yapay ağrı ile veya sezaryan ile doğum yaptırılır.İyi bir bakım ile kurtulma şansı %98dir. Hastaların büyük çoğunluğu doğum sonrası normale döner yinede dikkatli bir takip gerekir.
Aşağı Yerleşmiş Plasenta
Bu plasentanın rahim girişine rahim ağzını tamamen veya kısmen örtecek şekilde yerleşmesidir.Hamileliğin başlangıcında plasentanın aşağıda olması durumu oldukça yaygındır ama hamilelik ilerledikçe ve rahim genişledikçe plasenta çoğu kez yukarı çıkar.Yukarı çıkmasa bile eğer rahim ağzına değmiyorsa bir sorun çıkarmaz. Rahim ağzına değdiği az sayıda ki olguda ise hamileliğin ileri dönemlerinde ve doğumda sorun olabilir. Plasenta rahim ağzına ne kadar yakınsa kanama olasılığı o kadar yüksektir. Plasenta rahim ağzını kısmen veya tamamen örterse normal vajinal doğum imkansızlaşır. Önceki doğumlardan, sezaryanlardan veya kürtajlardan sonra rahim duvarında yara izi olan kadınlarda plasenta previa riski daha yüksektir
Genelde 34-38. haftalar arasında,rahmin gerilen alt bölümünden plasenta çekilirken görülen ağrısız kanama en sık bulgusudur. Plasenta previası olan kadınların %7-30 arası doğuma kadar hiç kanama görülmeyebilir. Kanama genellikle parlak kırmızıdır ve belirli bir karın ağrısıyla ilişkili değildir. Genelde kendiliğinden başlar ama öksürük, zorlanma yada cinsel ilişkide kanamayı başlatabilir. Hafif veya şiddetli olabilir. Çoğu zaman durur fakat sonra yeniden başlar. Plasenta yolu kapattığı için bebekler doğuma yakın alışılageldiği gibi aşağıya inmezler. Kanama varsa ve plasenta previadan kuşkulanılıyorsa tanı ultrason ile konur.
Hamileliğin başlangıcında görülen plasenta previa olgularının çoğu doğumdan çok önce kendi kendine düzeldiği ve hiçbir sorun yaratmadığı için 20.haftadan önce tedaviye başlanmaz.Eğer kanama devam ediyorsa anne ve bebeğin durumunu değerlendirmek için hastaneye yatırmak gerekir.Kanama durursa genelde koruyucu tedavi önerilir.Bu yatak istirahati,demir ve E vitamini desteği ve bebek doğacak olgunluğa gelene kadar gerektikçe kan naklini kapsar.Amaç hamileliği 36.haftaya kadar koruyabilmektir.Daha sonra yapılan testler bebeğin akciğerlerinin geliştiğini gösterirse bebek sezaryen ile doğurtulabilir.
Özetleyecek olursak plasenta previa tanısı konan kadınların çoğu sancılar başlamadan sezaryen ile doğurtulur.Eğer doğum başlayana dek kadının hiç bir şikayeti olmamış ve durum farkedilmemişse ve rahim ağzı tam kapalı değilse normal doğum denenebilir. Her iki durumda da
sonuç genelde iyidir.
Erken Ayrılmış Plasenta
Plasentanın rahimden erken ayrılması olan bu durum, geç hamilelikteki kanamaların dörtte birinin nedenidir. Çok çocuk doğurmuş yaşlı annelerde, sigara içenlerde,yüksek tansiyonu olanlarda yaygındır. Ayrılma küçük çaptaysa kanama hafif yada ağır bir adet kanaması gibi olabilir. Aynı zamanda karında kramplar veya hafif bir ağrı ve rahimde hassasiyet görülebilir.
Ayrılma orta derece ise kanama daha şiddetlidir. Karın hassas ve serttir. Anne ve bebek kan kaybı belirtileri gösterebilir. Bu ayrılma yatak istirahatine cevap verebilir. Ama çoğu zaman kan naklide gerekebilir. Daha sonra anne ve bebek dikkatle izlenir.Plasentanın yarısından fazlası rahim duvarından ayrıldığında anne ve bebek için acil durum söz konusudur. Bu durumda kan nakli ve acil doğum yaptırılır. Önceleri bu hastalık hem anne hemde bebek için çok tehlikeli bir durumken, bugün tedavi imkanları ile %90’ından fazlası bu durumu aşmaktadır.
Kesenin Erken Yırtılması
Bu su kesesinin sancılar başlamadan önce yırtılmasına denir.Bu durum bebeğin gelişinden bir kaç saat önce bazende haftalar yada aylar önce ortaya çıkabilir.Bazı kadınlarda zarların neden ansızın yırtıldığı,bazılarında ise doğumda bile yırtılmayıp yapay olarak patlatılması gerektiği tam olarak bilinmemektedir. Yalnız bazı bakterilerin salgıladıkları enzimlerin zarları zayıflattığı düşünülmektedir.En sık belirtisi vajinadan sıvı sızması yada fışkırmasıdır.Bu kadın yatar durumdayken daha şiddetlidir. Doktor muayenesinde rahim ağzından alkali karakterde sıvı gelmesi ile tanı konur.
Tedavide başlangıç olarak, bütün bir gün erken kese yırtılması olan anne gözlem altında tutulur. Bu süre içinde bebeğin durumu değerlendirilir.Anne hem kasılmalar hemde bulaşıcı bir hastalık olasılığı açısından izlenir.Anne bütün bu değerlendirmelerin yapılabilmesi için hastaneye yatırılır.Annenin ateşi ve lökosit (kan iltihap hücreleri) sayımı düzenli aralıklarla izlenir. Eğer bulaşıcı bir hastalık söz konusu ise doktorun hemen müdahale etme olanağı sağlanmalıdır. Rahim ağzından alınacak bir kültür enfeksiyonun etkenini saptamada yardımcı olur.Ama bu kültürün sonucu beklenmeden damardan antibiyotik başlanacaktır. Eğer annenin kasılmaları başlamış ama bebek dış ortamda yaşayacak kadar olgunlaşmamış ise kasılmaların durmasını denemek için ilaç başlanabilir. Annenin ve bebeğin durumları izin verdiği sürece, bebeğin yeterli olgunluğa erişmiş sayılabileceği zamana dek bu tedavi devam ettirilebilir. Herhangi bir noktada anne veya bebeğin tehlikede olduğu düşünülürse hemen doğuma gidilir.
Kesedeki yırtılmanın düzelmesi ve amniyotik sıvı sızıntısının durması çok nadirdir. Ama böyle bir durum ortaya çıkarsa o zaman ilerde tekrar başlayabilecek sızıntı belirtilerine karşı uyanık olmak gerekir. Kesenin erken yırtılması durumunda doktorların çoğu doğumu 33-34. haftalara kadar hatta bazıları 37.haftaya kadar ertelemeye çalışacaklardır. Bunun tek sebebi ise bebeğin akciğerlerinin yaşamasını sağlayacak kadar gelişip gelişmediğidir. Erken kese yırtılması 37. hafta ve sonrasında olursa doğumu 24-36 saat bile geciktirmenin bebeğe bulaşıcı hastalık getirmesi açısından büyük riski vardır. Dolayısıyla doktorların çoğu hemen doğumu başlatmaya karar verecektir.
Kordon Sarkması
Rahimdeki göbek bağı bebeği anneye bağlayan ve yaşamını sürdürmesini sağlayan bir hayat bağıdır.Bazen amniyon zarı yırtılınca (yani kesesi) içindeki sıvının fışkırması ile göbek bağı da kayar ve rahim ağzından geçip vajinal kanala kadar sarkar. Kordon geçerken sıkışırsa bebek için hayati olan oksijen sağlanması zorlaşır, hatta tamamen kesilebilir.Kordon sarkması erken doğumlarda veya başın dışında bir kısmın önden gelmesi durumunda daha sık olur.Göbek bağı o kadar çok sarkabilir ki vajinadan sarkık olarak görülebilir.Eğer sıkışma varsa olabilecek terslikler bebeğin izlenmesi sırasında tespit edilir. Bunun için kordon sarkması durumlarında bebek çeşitli testlerle sürekli izlenir.Eğer göbek bağını görür yada vajinanızda hissederseniz,kordon içindeki baskıyı hafifletmek ve bebeğe giden oksijeni azaltmamak için,elleriniz dizleriniz üzerinde eğilin.Kordon dışarı çıkarsa gazlı bez yada temiz bir havlu ile bastırmadan yavaşça destekleyin. Tabi ki hemen bir sağlık kuruluşuna gidin. Hastanede idrar kesenize kordonu desteklemek için,tuzlu bir solüsyon enjekte edilebilir, vajinadan dışarı sarkmış kordon özel steril tamponlarla geriye itilip yerinde tutulabilir,ve siz acil olarak sezaryene hazırlanabilirsiniz.
Venöz Tromboz (Damar İçi Pıhtı)
Kadınlar hamilelik, doğum ve özellikle doğum sonrası dönemlerinde kan pıhtıları oluşturmaya daha yatkındırlar. Bu kanın özelliğinin değişmesinden ve pıhtılaşma yeteneğinin, doğum sırasında fazla kanamayı önlemek için, artmasından kaynaklanmaktadır. Bazen çok fazla genişlemiş olan rahim vücudun alt bölümündeki kanın kalbe dönmesini güçleştirir. Her 100 hamileliğin 1 yada 2 sinde yüzeysel toplardamar pıhtıları görülür. Derin ven trombozu ise bacakta daha derindeki toplardamarda oluşan pıhtıdır. Derin ven trombozu eğer tedavi edilmezse pıhtı akciğerlere gidebilir ki buda hayati tehlike oluşturur.Pıhtı oluşturma açısından daha fazla risk taşıyan kadınlar; önceden pıhtı sorunu olanlar, 30 yaş üstünde olanlar, üç veya daha çok doğum yapmış olanlar, uzun süre yatağa bağlı kalanlar, aşırı şişman olanlar ve bacaklarında varisli damarları olanlar.
Yüzeysel toplardamar pıhtılarında (yüzeysel tromboflebit) uyluk yada baldırda yüzeye yakın damar boyunca kızarıklık ve hassasiyet vardır. Derin trombozda ise bacak ağır ve ağrılıdır, uyluk veya baldırda hassasiyet,şişme, ve ayağı oynatınca (ayak parmaklarını yukarı kaldırınca) baldırda şiddetli ağrı olabilir. Ultrason veya anjiografi gibi yöntemler pıhtının tespitinde kullanılabilir.Eğer kan pıhtısı akciğerlere yürümüşse, göğüs ağrısı,köpüklü ve kanlı balgam, hızlı kalp atışları,dudaklarda ve parmak uçlarında morarma ve ateş görülebilir. Bu belirtiler acil tıbbi gözetim gerektirir.
Bu durumun en iyi tedavisi oluşmadan önlemektir. Eğer kan pıhtılarına yatkınlığınız varsa varis çorabı giyin. Yürümeden ve bacaklarınızı uzatmadan 1 saatten fazla oturmaktan kaçının. Sık sık bacak alıştırmaları yapın. Bir kere pıhtı oluşunca tedavi pıhtının tipine ve yerine göre değişir. Yüzeysel olanlarda; dinlenme, bacağı yüksek tutma, merhemler, sıcak buhar ve varis çorapları işe yarayabilir. Perin pıhtılarda ise akciğerlere gitmesini önlemek amacı ile derhal pıhtı çözen ilaçlarla(genelde heparin) tedaviye başlanır.
Kan Grubu Uyuşmazlığı
Herkes büyük kan grupları olan A, B, AB ya da 0 kan gruplarından birine sahiptir. Kan grupları kan hücreleri üzerinde bulunan bazı özel maddelere (antijen denir) göre belirlenir. Antijenler, savunma sistemi tarafından yabancı maddelere cevap oluşturan özel proteinlerdir. A kan grubu yalnız A antijenlerine, B grubu B antijenlerine, AB grubu her iki antijene sahiptir. 0 grubu ise hiçbir antijen bulundurmamaktadır. Kan gruplarını dahada özelleştiren başka antijenlerde vardır.Bunlardan en önemlisi Rh faktörüdür. Doğum öncesi bakımın bir parçasıda kan testlerinin yapılarak kan grubunuzun tayinidir. Eğer kanınızda Rh faktörü yoksa Rh negatif, varsa Rh pozitif denmektedir. Dünyada insanların %85’inden fazlası Rh pozitifdir. Anne Rh negatif, baba Rh pozitif olduğu zaman, çocuk babasından kalıtsal olarak Rh faktörünü alarak Rh pozitif olur. İşte o zaman bazı problemler çıkar.
Eğer doğumdan önce bir şekilde fetusun kanı anne kanı ile karışırsa,annenin vücudu sanki çocuğa karşı alerjik duruma geçmiş gibi çocuğun Rh faktörüne karşı antikorlar üretmeye başlar.Bu artık annenin duyarlılık kazandığı anlamına gelir. Daha sonra annenin oluşturduğu bu antikorlar önce plasentaya daha sonra fetüse geçerek fetüsün kırmızı kan hücrelerini öldürmeye başlar.Bu da bebekte kansızlığa yol açar. Bu olay çok ciddi sorunlar ortaya çıkarmakta ve hatta bebeğin kaybına yol açabilmektedir. İlk hamilelikte risk düşüktür. Bunun nedeni annenin, bebeğin Rh pozitif antijenlerine maruz kaldıktan sonra antikor üretmesi için zamana ihtiyacı olmasıdır.Ancak bu antikorlar bir kere oluşunca bir daha yok olmazlar ve diğer hamileliklerde de bebeğe geçip risk oluştururlar.
Yapılacak en iyi şey daha ilk hamilelikte durumun farkında olmak ve annenin duyarlı hale gelmesini önlemektir. Eğer Rh negatifseniz ve kan testleriniz duyarlı olmadığınızı gösteriyorsa doktorunuz size Rhogam denen bir aşı uygulayacaktır.Bu aşı annenin duyarlanmasını ve karşı antikor üretmesini engellemektedir. Böylece bebeğe antikor geçmeyecek ve kan hücrelerine zarar veremeyecektir. Genelde bu aşı ilk hamileliğinizin 28.haftasından doğumdan hemen sonraya kadar uygulanabilir.Eğer zaten duyarlı hale gelmişseniz, bebeğiniz riskte demektir. Hamileliğiniz ilerledikçe, doktorunuz kanınızdaki antikor düzeyini takip edecektir.Eğer yüksek düzeyde ise özel testlerle bebeğin sağlığı kontrol edilecektir. Bebek kansızsa kan nakline ihtiyaç duyacaktır.Hamileliğin 18.haftasından sonra bu kan nakilleri fetus rahim içindeyken yapılabilir.Eğer fetus yeterince gelişmişse erken doğum tercih edilebilir.Daha sonra bebek özel bir bakım ünitesinde tedavi edilir. Unutmayın eğer duyarlı hale geldiyseniz ilk çocuktan sonraki tüm çocuklar risktedir ve dikkatli takibe ihtiyaç duyulur.