Memedeki bir kitle her zaman kanser olduğunu gösterir.
Bu yanlıştır. Çünkü memesindeki kitle nedeniyle hekime başvuran hastaların çoğunun kitlesi iyi huylu çıkar. Elbette, memesinde kitle farkeden bir kadın, “Bu kitleler iyi huylu çıkıyormuş hekime gitmeye gerek yok” diye düşünmemelidir. Ama her kitlenin kanser gibi algılanması da son derece yanlıştır. Kitlenin kanser olup olmadığı ancak hekimin meme muayenesi ve gerekli görüldüğünde yapılacak radyolojik incelemeler sonucunda anlaşılacaktır. Eğer kanser şüphesi varsa tanı ancak yapılacak bir biyopsi ile kesinleştirilebilecektir.
Meme kanseri riski olanlar mutlaka kanser olur.
Bu da tamamen yanlış bir düşüncedir. Bazı kadınlar, yaşıtlarına göre daha yüksek oranda meme kanseri riski taşıyabiliyor. Özellikle kendi soy ağacında meme kanseri olan, daha önce yapılan biyopsilerde meme kanseri öncüsü olan patolojilerin tanımlandığı,aşırı alkol kullanan, menopoz sonrası düzenli egzersiz yapmayan, özellikle karın bölgesinde yağ hacminin arttığı kadınlarda bu risk biraz daha fazladır. Uzun süreli hormon tedavisi görmüş olan, hiç doğum yapmamış ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapan kadınlarda bu grup içinde yer alır. Bu nedenle kadınların risklerine uygun bir tarama programı öneriyoruz. Sonuçta, meme kanseri açısından risk unsurları taşıyan kadın mutlaka meme kanserine yakalanacak ya da tam tersi meme kanseri açısından risk unsurları taşımayan kadınlarda meme kanseri görülmeyeceğini söylemek mümkün değildir.
Meme kanseri ileri yaştaki kadınları etkiler?
Meme kanseri görülme sıklığı yaşla birlikte artmakla birlikte 20’li 30’lu yaşlardaki genç kadınlarda da meme kanseri görüyoruz. Genç yaşlarda görülen meme kanserinin sıkça bazı ortak özellikleri vardır. Özellikle kalıtsal meme kanserleri daha erken yaşlarda görülebiliyor ve biyolojik olarak biraz daha saldırgan olabiliyor. Ancak meme kanseri genel olarak 40 hatta 50 yaşın hastalığı olduğundan, risk unsuru taşımayan kadınlarda, taramaların 40 ya da 45 yaşından sonra başlaması anlamlıdır. Bu nedenle meme kanserinin her yaşta görülen bir hastalık olduğunu söylemekle beraber ileri yaşlarda görülme sıklığının arttığının altını çizmeliyiz.
Ailenizde meme kanseri geçirmiş bir kişi yoksa meme kanseri olmazsınız.
Kalıtsal meme kanseri, meme kanseri grubu içinde bir yeri olmakla birlikte bu grubun ancak yüzde 5-8’ini oluşturur. Eğer bir kişinin ailesinde kalıtsal meme kanserine neden olan gen mutasyonu varsa riski anlamlı ölçüde artar. Ancak,sadece ailesinde meme kanseri var diye bir kişide meme kanseri oluşur demek yanlış olur. Tam tersi olarak, bir kişinin ailesinde meme kanseri yaşanmamış olması da meme kanseri görülmeyeceği anlamına gelmez.
Doğum kontrol hapı kullanmak meme kanserine neden olur.
Bu da oldukça yanlış bir inanıştır. Meme kanseri sıklıkla hormon bağımlı bir kanserdir. Yüksek doz hormon, özellikle östrojen kullanmak zorunda kalan kadınlarda meme kanseri riskinin artması nedeniyle bu yorum yapılabilmektedir. Ama şu ana kadar yapılan saha çalışmalarında, özellikle günümüzde kullanılan düşük hormon içeren doğum kontrol haplarının meme kanseri riskini artırdığını gösteren herhangi bir kanıt bulunmuyor.
Meme kanseri tanısı için kendi kendine meme muayenesi yeterlidir.
Meme kanserinde erken tanı konulabilmesi, kişinin daha erken hekime başvurabilmesi için kendi kendini muayenesi çok doğru bir yöntemdir. Kadınların doğurganlık yaşından itibaren ayda bir kez kendilerine ayıracakları 5-10 dakika ile memelerini muayene etmelerini ve herhangi bir anormallik fark etmeleri halinde de hekime başvurmasını istiyoruz. Kendi kitlelerini kendileri fark eden hastalar, meme kanserine yakalanan kadınlar grubu içinde önemli bir orana sahip. O yüzden de kendi kendine meme muayenesine çok önem veriyoruz. Ancak, özellikle 40 yaşından sonra kendi memesini muayene etmek yeterli bir yöntem değildir. Çünkü kişinin kendi kendini muayenesi sırasında fark edebileceği kitlenin boyutu ile genel cerrahi uzmanının yapacağı muayenin etkinliği çok farklı olacaktır. Klinik meme muayenesinin yanına eklenecek radyolojik incelemelerle meme muayenesinde belli olmayan, ama farklı radyolojik görüntülere sahip olması nedeniyle tanı koyduğumuz büyükçe bir grup var. Kadın mutlaka kendi memesini düzenli kontrol etmeli, 40-45 yaşından sonra klinik meme muayenesi ve mammografi ve ultrasonografi ile değerlendirilmelidir.
Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyorum. Yapabileceğim hiçbir şey yok.
Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan bir kadınla, hiçbir risk taşımayan bir kadın arasında meme kanseri gelişme riskleri aynı değildir. Ama, meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan bir kadının hekimiyle birlikte bu riskleri tartışması, yapılacak olan meme muayenesi ve radyolojik görüntülerde olası sorunların değerlendirilmesi ve izlenecek tarama programının belirlenmesi, o kişide meme kanseri oluşabilecek olsa bile kanserin son derece erken bir döneminde yakalanmasına ve bu kanser nedeniyle kişinin yaşam süresi ve kalitesinin etkilenmemesine yardımcı olacaktır.Yaşama yönelik bazı parametrelerin meme kanseri riskini artırdığını veya azalttığını biliyoruz. Menopozdan sonra vücuttaki temel östrojen kaynağı yağ dokusudur. Özellikle karın çevresindeki yağ dokusu yüksek oranda östrojen salgılar. Kişinin menopozdan sonra kilo alması, yağlanması meme kanseri riskini artırır. Çünkü meme kanserisıklıkla östrojenle ilişkili bir kanserdir. Eğer kişi kilo alıyorsa bu meme kanseri riskini artıracaktır. Yapacağı egzersiz ve sağlıklı beslenme ile kilosunu koruyan veya fazla kilosunu verebilen bir kişi bu riski azaltmış olacaktır. Aynı şekilde alkolde hem yağlanma hem de kendi toksik etkileri üzerinden meme kanseri riskini artırmaktadır.
Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı